Ölsek de sevinin, eve dönsek de (!)
15 Temmuz kanlı darbe girişiminden sonra o gecenin hepimizde bıraktığı travma neredeyse aynı Duyduğumuz darbe kelimesiyle şok etkisi yaşayıp Reisin halkı sokaklara davet etmesinin ardından kadın, erkek, çoluk, çocuk hepimiz soluğu dışarıda aldık.
O gece ben de çocuklarımı yanıma alıp sokağa çıktım. Bunu yaparken de ne kendi canım geldi aklıma ne de saclarının teline kıyamadığım yavrularımın canı. Tek düşündüğüm; vatan var olduğu müddetçe bizim de var olacağımız gerçeğiydi. Vatan müdafası için cumhurbaşkanımızın sözünü emir tellakki edip bir an bile düşünmeden sokağa çıktığımda, bunu üç çocuklu bir anne olarak yaptım.
Edirne'nin o sessiz sokakları, Cumhurbaşkanımızın emri ile hınca hınç dolmuştu. İnsanlar ne yapacaklarını bilmez bir vaziyette olsalar bile canları pahasına bütün riskleri göze almıştı.
Ben, Parti binasının bulunduğu bölgeye gittiğimde halkın hep bir ağızdan dile getirdiği tekbirler, gecenin karanlığını bertaraf ediyordu. Edirne Ak Parti binası önünde dakikalar geçtikçe kalabalık daha da artıyor, zafere olan inançla matem havası yerini coşku ve mutluluğa bırakıyordu.
Saatler ilerledikçe aldığımız haberlerle irkiliyorduk. Şehitlerimiz vardı, ve malesef saatler ilerledikçe kötü haberler de artıyordu.
Ama inanmıştık. Mücadelemizden hiç vazgeçmeyecektik.
Halk, dualar edip tekbirler getiriyordu. Bir süre sonra ortalık sakinleşmeye başladı. Ben evlerine dağılan halka anlam veremezken çevremdeki insanların konuşmaları beni çok üzdü
Elbetteki herkes evlerine dağılmaya başlar kardeşim demişti bir amca.
Az önce Ak Parti il başkanımız ve milletvekillerimiz konuşmalarını yapıp sonra da bizleri evlerimize gitmemiz için uyardı
Bu doğru olamazdı.
Cumhurbaşkanımızın çağrısı ile sokağa çıkan ben, halkın iradesinin üstünde bir güç tanımıyorum diyerek halkının ikinci bir emre kadar sokaklarda durmasını telkin eden Cumhurbaşkanımızın sözlerinin tam aksi sözler duyuyordum.
Halkın evlerine gitmesini söylemiş olabilirler miydi, bunu ilk duyduğum anda asla sözün doğruluğuna inanamadım. Çünkü; karşımızda il başkanımız ve milletvekilimiz vardı. Onların ve hepimizin emrinde, emir komutasında olduğumuz Cumhurbaşkanımızdan bir rica gelmişti. Sokağa çıkmamızın yegane sebebi de buydu zaten.
O gece, ben ve çocuklarım sabaha kadar nöbetimizi tuttuk.
Zihnimde hep bir acaba ile ortamı kontrol ediyordum. Evet, bir vatandaştım ama bir taraftan da gazeteciydim. Halkımın vicdanı, sesiyim. Sesi olmak zorundayım… ve sorumlu olduğum bir kurum var
Nöbetler devam ederken milletvekilimiz sayın Rafet Sezen beyefendi, bir program esnasında kürsüye çıkıp birlik ve beraberlik mesajları verdi.
Nöbetler de devam diyordu bu esnada.
Herkes pürdikkat milletvekilimizi dinlerken, yanımdaki 4 kişilik bir grup şunları dile getiriyordu: nasıl bir iki yüzlülük bu. 15 Temmuz gecesi bizler nöbet tutmaya çalışırken evlerimize gönderen kişi şimdi neler diyor diyerek kendi aralarında hararetli bir şekilde konuşmaya başladılar.
Artık şimdi halk ile konuşma zamanıydı.
Müsade isteyerek birkaç kelime sorabilir miyim dedim.
Duyduklarım beni gerçek manada üzmüştü. İnsanlarımızın dile getirdiği şuydu: bizler Cumhurbaşkanımızın çağrısı ile dışarıya çıktık. Ama kırk dakika sonra ancak kendimize muhatap bulabildik.
Sokağa ilk çıktığımız an itibariyle herkeste zaten panik havası vardı. Ama bizleri teskin edecek, bilgi verecek kimseyi bulamadık.
Evet, artık duramazdım. Belliydi ki bir şekilde cumhurbaşkanımızın çağrısına, milletin iradesine karşı gelinmiş ve halk da haliyle buna tepkili. Şimdi gazetecilik zamanı…
Uğraşlarım arasında sosyal medyaya baktığımda bu malum video çıktı karşıma. Milletvekili Rafet Sezen Beyefendi ve il başkanının da içerisinde bulunduğu 15 Temmuz akşamına ait bir video. ve halka yaptıkları birlik ve beraberlik mesajlarıyla dolu konuşmaları, taktire şayandı. Ama 15 Temmuz gecesi yapılan bu konuşmanın akabininde de evlerimize dağılmamızı söylüyorlardı.
Bu paylaşımın doğruluğu teyid edilmeliydi benim nezdimde. O gece yapılmış konuşmaya yetişemesem de benden önce meydanlarda yerini alan onlarca ahbaba ulştım ve onlar da Evet, bizleri evlerimize dağılmamız konusunda uyardılar ve taşkınlığa mahal vermeyelim dediler.
Taşkınlık ne demekti ki, zaten yer yerinden oynamıştı. Böyle bir gerekçeye de iyice şaşırmıştım doğrusu.
Bu nasıl olabilirdi milyonlarca insan o gece sokaklarda canıyla vatan müdafasındayken sizler halkı nasıl olur da meydanlardan almaya teşebbüs edibiliyorsunuz?
Bu videoyu sosyal medya hesabımdan paylaştıktan sonra eleştiriler ardarda gelmeye başladı. Yok efendim o gece halkın sinirleri gerginmiş de halktan tugaya taşkınlık olmasın diye, askere bir çıkış olmasın diye evlerinize gidin çağrısı yapılmış… o gece az biraz fırsat bulsa en büyük taşkınlığı tugay yapacaktı zaten haberleri yok…
Nasıl sesli güldüm bilemezsiniz. Bakın halkın sokakta olmasının amacı neydi?
Allah aşkına bu denli bir zeka tutulması nasıl olabilirdi? Ankara da, İstanbul da yürüyen tanklar, burada da ortaya çıkabilirdi. ve halkın muhakkak uyanık olması, sokaklarda yerlerini alması gerekiyordu.
Şimdi sizlerin vicdanına soruyorum; bu askeri birlikler önünde can veren halk niçin oradaydı, neden canlarını verdiler, neden bedenleri tanklar altında param parça oldu, Niçin siper ettiler bedenlerini? Ya da onlara kurşun sıkanlar asker kisvesi altındaki kişiler değil miydi? Aynı Edirne’de halkın önünde toplandığı tugaydaki askerler gibi bir süre önce onlar da masum degil miydiler.
Bu neyin koruması ya da göz yumulmasıydı?
Peki, şu konuda hem fikiriz. Zaten bir çok birliklerde askerin taşkınlık yapamamasını hatta askerin silah bırakıp halkın yanına geçmesini yine halkın o dik duruşu sağlamamış mıydı?
Yani Reis-i Cumhurun da dediği gibi halkın üstünde bir güç yoktu.
Günlerce insanların şikayetlerini dinledim. Aldığım bir sürü yorumun akabininde elektronik posta adresime bir çok şikayet gelmeye başladı. Edirne’de kaynayan bir kazan vardı ve artık bu meydana konulmalıydı.
Ben bir gazeteci olarak bunu yazmalıyım. Soruyorum Sayın Rafet Sezen Beyefendi ve İlyas Akmeşe’ye…
Sizlerin o andaki gerekçeniz neydi?
Ben bunu sormakla mükellefim.
Sizler de insanların hassasiyetlerini dikkate alarak koamuoyunu aydınlatın lütfen…
Bakın ben bu soruları sordum diye farklı pek çok çevreden mesaj ve yorumlar aldım. Paralelcilik, bozgunculukla suçlandım.
Siz, ey beni hain olmakla suçlayanlar! şimdi dikkatle dinleyin beni.
Ben öyle bir Ak Partili, öyle bir vatan sevdalısım ki o gece aldığımız emirle 27 gün boyunca sabah ezanınana kadar sokaklarda nöbetimi tuttum. Cumhurbaşkanımızdan bile daha koyu AK Parti’liyim.
Belki 27 gecede bir gün uyumuşlardır kendileri. Ama ben gözümü kırpmadan tutum nöbetimi. Çünkü; ben meseleye hem vatan hem de dava meselesi olarak baktım.
Ve ben o gece vatanım için üç tane evladımla sokakta canımı vermeye razıydım.
Sizlerin taşkınlıklarından korktuğunuz tugaydan çıkan tanka siper olurdum çok şükür. Çünkü; ben Cumhurbaşkanımızın bir sözüyle dışarı çıktım. Vakit vatanı müdafa vaktiydi, korkup evlere dağılma değil.
Soruyorum: 27 gündür sabaha kadar devam eden demokrasi nöbettlerinde neden kadın kolları başkanlığı yoktu.
Neredeydiniz?
İl başkanları sabaha kadar meydanları boş bırakmayın denilmesine rağmen, asla nöbetleri binalar içinde tutun demedi
Cumhurbaşkanımız. Sokaklarda ve askeri birlik önlerinde polis merkezlerinde, valiliklerde…
Peki siz nerelerdeydiniz?
Dört duvar arasında nöbet olmaz. Hani milyonlar vatan için asker oldu ya alınan emir o şekilde, sizin takındığınız üslupta verilmedi bizlere.
Günlerdir aldığım elştiriler, yorumlar ve bu video ile ilgi bilgileri toplayıp bu yazıyı yazmam gerktiğine kara verdim. Ben, demiyorum ki asla bu insanlar farklı bir teşkilatlanma içerisinde.
Asla….
Ama şu da aşikar ki ortada bir gerçek var ve bu gerçeği merak eden bir kitle…
Yalan yanlış duyumlar dolaşmamalı ortalıkta, zihinler yanlışa dalmamalı. Artık açık açık dile gelmeli
gaye.
Halk, evine dönmeye davet edilirken amaç neydi?
Sizler çevrenizdeki kimselerin pohpohlamalarına değil halkın sözüne cevap vermelisiniz, halkı önemsemelisiniz.
Eğer bunlar halkın kuruntularıysa, halen aynı yolun yolcusu isek, bilinmelidir ki; dost acı söylese de doğruyu söyler…
Zira o gece evlerine gitmeyip de kendilerine mermi yağdıran F-16 Savaş Uçaklarına, tanklara, silahlara yüreklerindeki vatan sevdasını taşkın nehirler gibi akıtıp siper edenlerin hakkına girmeyin.
Yani siz başkanlığını yaptığınız kurumlardaki insanları sözüm ona ki korudunuz. Efendiler! geçin onları. O anda korunacak, korunmaya muhtaç, düşünülecek olan bir tek vatan vardı. Yüzlerce şehidimizin dediği gibi gerisi teferruattı. Bedenlerini siper ettiler, ölüme vatan varolsun diye gittiler. Allah; şehitlerimizden, gazilerimizden, ülkesini darbeye, teröre bırakmayanlardan razı olsun.
Yoksa onların da tugay önünde taşkınlık olur diye uyaran koruyucu başkanlara mı ihtiyacı vardı?
İşte o vakit o rahat rahat uyuduğunuz yastıklarınız sizlere iğne olur batardı.
Şimdi de rahatsa uykularınız, uyuyun!
Kaynak: sonsayfa.com
Gülay Alpagut – alpagut@sonsayfa.com
MANŞET
11 Aralık 2024MANŞET
11 Aralık 2024MANŞET
11 Aralık 2024MANŞET
11 Aralık 2024MANŞET
11 Aralık 2024MAGAZİN VİDEO
11 Aralık 2024YAŞAM
11 Aralık 2024Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.