Gitti canımın cananı!

13 Haziran 2016 Pazartesi, 09:07
alim şahin

Ne yazık ki bir babalar gününde hüznü yaşamanın acı gerçeğini tattım.

Mübarek aylarda biricik, bi tanem canım babamı kaybetmenin hüznü içindeyim.

Bir yandan hüznüm olurken bir yandan tesellimdi Mübarek Ramazan.

Tam bir yıl geride kaldı.

Kıtlık, fakirlik ve çaresizliğin diz boyu olduğu dönemlerde günler ayları, mevsimler yılları kovalarken geçim derdine düşen babalar soluğu diyar-ı gurbette alır.

Bir soluk yaşam için seneler boyunca eşinden, ailesinden ayrı düşen çileli babaların çektiği sıkıntılar acı hikayelere konu olmuştur.

Hayatım boyunca bir gün dahi baba desteğinden yoksun olmadım.

Tüm benliğiyle yaşamını bize adayan bir babanın evladı olmaktan hep gurur duydum.

‘Yemedi yedirdi, giymedi giydirdi’ sözünün en canlı şahidi oldum.

Hep alın teri peşinde helal rızk mücadelesi adına bizim için kendini adamıştı.

Öyle zaman oldu ki, evinde ekmeği bile olmadığı dönemleri yaşayan bir babanın oğlu olmakla birlikte sadece evlatları aç kalmasın diye özverili mücadele veren gayretli çabaları tam bir ibret ve göz yaşartan tablo oluşturuyordu.

3 yıl bir fiil izinsiz askerlik sonrası ailesine kavuşan ama sadece 7 gün sonra yeniden gurbet yolunu tutan babamın çektiği çile ve ızdıraplı yıllarda altın nesle yeni bir üye katmak,  peygamber ümmeti yetiştirmek içindi tüm çabası.

Ve bir babalar günüydü geçen gün.

Ne kadar büyüsem de haala çocuktum.

İlk kez baba yokluğuyla günler ve geceler geçirmeye başlamıştım.

Ve acı çok tazeydi.

O çalışkan, boş durmayı sevmeyen, sürekli meşgul olmak için kendine bahane üreten o sağlıklı baba bir anda yatağa mahkum olmuştu.

Tam 1 buçuk yıl kendi ellerimle şevkat ve merhamet hisleriyle hizmet etmeye çalıştım.

Zira şevkati de merhameti de babamdan öğrenmiştim.

Ömrünün son 4 ayını hastane köşelerinde geçirmesi hem onu hem de beni çok yaralamıştı.

Yoğun bakımda olması nedeniyle son nefesinde yanında olamamanın pişmanlığı içindeydim.

Keşke babamı yuvasında başı yastıkta Kuran’larla ebediyete uğurlasaydım.

Keşke diyorum ama defalarca ilgili hekimlere söylememe rağmen bu şansı bana tanımadılar.

Ve babamın acı haberini ilk duyduğumda adeta bir çocuk gibi yetim hissettim kendimi.

Bunca ömrüme rağmen ilk kez hayatın gerçeğini anlama sıratına ulaşmıştım.

Ve babamı kaybettim.

Ve o an hala çocuktum.

Ben babamı çok seviyordum.

Tıpkı onun bizi çok sevdiği gibi.

Şehitler diyarı memleketimin düşmana karşı göğsünü sper ettiği topraklarda imanla her şeyini siper eden babamı toprağa emanet veriyordum.

Zira yeniden baba evlat, yeniden diriliş için.

Ve o gün ilk kez babalar gününü babasız geçirmenin üzüntüsünü yaşamıştım.

Geçtiğimiz günlerde bu satırlara aşina ettiğim canımın yarısını şu şekilde dile getiriyordum.

Her fani gibi bir gün yalnız bırakacağını biliyorum.

Belki ben, belki de o bana elveda diyecek.

Ama 4 ay boyunca gün yüzü görmeyen yoğun bakım havasıyla sürekli enfeksiyon üreten bir ortama mahkum olması babasını seven her evlat gibi beni de yürekten dağlıyordu.

Her gün okşayıp severek elini yüzünü silerken o gün babamı nefes aldığını gördüğüm için Allah’a şükreder durumdaydım. Tarifi zor duygular yaşamaktan öte babasına hizmet etmeye çalışan evlat olarak ‘acaba bir eksiklik, bir kusur eder miyim’ korkusunu da yaşıyordum.

Uykusuz ve yorgun geçen günlerin ızdırabı aksine beni daha da yakınlaştırıyordu canımın yarısına..

Ve şimdi onu ne kadar çok sevdiğimi daha iyi anlıyordum.

Meğer o bizi ne de çok severmiş.

Yokluk, kıtlık zamanları… Tamda böyle bir ortamda Asker olur…  İzine gelmeden tam üç yıl yeşil elbise içinde peygamber ocağı hizmeti verir… Okuma yazması olmayan askerler.  O dönemde belli cümlelerle hazır yazılmış mektuplara parmak basarak ailesine gönderir. Ama o mektup eve ulaşana kadar tezkere zamanı gelir.

Tam üç koca yıl geçer.

Ne haber var ne bir ses.

Öldü mü kaldı mı, ne askerdeki ne de sılada eşi.

Birbirlerinden adeta umut keser duruma gelir.

Gün gelir Mektuptan önce çıkar gelir.

Ansızın kapıda beliren kişi babamdır.

Annemin sevincinden ağlamasını dağlar, rüzgârlar kuşlar adeta bir birine muştu (müjde) ederler.

Kıtlık yıllarıdır…

Ama evde ne çocuklarını ne de kendilerini besleyecek yiyecek bulunmaz.

3 koca yıldan sonra hasret gideren Garametli (kara yazılı) ana babaya çaresiz sadece 7 gün sonra yine hasret düşer.

Ve bu kez gözyaşı ayrılık içindir.

Helal rızık için bizleri yokluk içinde varlıkla büyüten babaya karşı görevim hiç bitmedi bundan sonra da bitmeyecek.

Babam eğer hayırlı evlat yetiştirdiyse evlatlık görevi öldükten sonra da sürecektir.

Artık bundan sonraki mücadelem babamın hayır ve hasenat defterinin kapanmaması, devam etmesi içindir.

“Allah’ım. Sen afedicilerin en hayırlısı, en yücesisin. Anamı, babamı ve beni affet.  Babama rahmetini esirgeme, merhametinle muamele eyle, lütfun la ihsan eyle, makamını cennet eyle, peygamber efendimizin şefaatine nail eyle.  Amin.

Bu dua tüm müslümanlara dır.

.

alimce29@gmail.com

facebook.com/alimsahinmalkocoglu

twitter.com/AlimSahin

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Wordpress Haber Teması Tasarım ve Programlama: Seçkin Talanöz