Uyarıyorum!
Cemaat tam bir güç zehirlenmesi içinde. Gülen hayal görüyor. Örgütteki çöküşü, dağılma sürecini görmezden geliyor. Herkesin gördüğü bir gerçeği kendisinin görmemiş olması mümkün değil. O zaman geriye tek ihtimal kalıyor, o da gerçeği söylemediği..
Özellikle son olarak PYD’nin Suriye sınırının üçte ikisini kontrolüne geçirmesi, ülke genelinde dehşetli bir öfkeye sebep oldu. Tartışmanın ucu MİT TIR’larına uzandı. Ve tabi suçlu belli, Paralel savcılar.. Paralelin suç ortakları belli, PKK! HDP ve KCK. Son olarak bu kervana Can Dündar ve Erdem Gül katıldı.
Paralelcileri ve onlara destek verenleri uyarıyorum, sesinizi kısın ve ortalıkta fazla gözükmeyin. Vatandaş hakimler kadar “anlayışlı” davranmayabilir.. Ortada hem terör, hem de ajanlık sözkonusu.. Kendinizi bu saatten sonra kimseye anlatamazsınız.. Hem teröre yardım ve yataklık, hem devletin gizli operasyonunu deşifre etmek, hem savaşta düşmana yardım, casusluk, her şey var.
Paralel, Can, HDP, PKK, PYD ve KCK toplum hafızasında bir ihanetin markasına dönüştü. Her şehid, Güneydoğu’dan, Suriye’den gelen her olumsuz haber bu ihanetin hafızalardaki yaranın izlerini daha da derinleştiriyor.
Benim gördüğüm, Gülen’in her konuşması ya da Can’a, HDP ye destek veren her açıklama halkın sabrını zorluyor.. Özellikle sermaye kanadından bu kesime doğrudan değil dolaylı destek verseler bile, hâlâ bunların medyasına reklam verenler, bunlara yakın duran politikacılar, bürokratlar, bu giderek büyüyen nefretin muhatabı olabilir..
Hele bir de, kripto Paralelcilerin suret-i haktan gözüküp, önlerinde engel gördükleri kişi ve kuruluşları paralelcilikle suçlamaları zihinleri bulandırsa da, kendilerine yönelik öfkeyi daha fazla artırıyor, düşmanlarının sayısını artırıyor.
ABD seçimleri sürecinde kimse paralelcilerle ilgilenmeyecek.. Zaten projenin editörü Fuller ile Gülen ters düşmüş durumda. FBI bu projeye başından beri karşı idi. CIA de geçmişte bu yapıdan yararlansa da, bugün bu işler tersine döndü. Batı, PKK ya da Paralel uğruna Türkiye’yi kaybetmek istemiyorlar.. Bir de Paralel yapı deşifre oldu. Artık bir gelecek vadetmiyor.. Bu çevreler Gülenin esoterik fantezileri ile zaman kaybetmek istemiyor.. Belki hemen Türkiye’ye teslim etmeyecekler ama artık daha fazla bunlara kapı aralamayacakları da bir başka gerçek. Örgüt içinde kendi istihbaratına entegre olan kripto isimleri doğrudan kendi kadrolarına aktarabilirler. Bu da örgütün önemli isimleri arasında ciddi bir krize, hesaplaşmaya dönecektir. Bunu öngörmek için kâhin olmaya gerek yok.
Bu arada; Gülen’in yakın çevresine bir takım emrivakiler yapması, örgüt içinde yer alıp, ilişkili ülkelerin istihbarat örgütleri ile yakın ve sıcak temaslar kuran isimler, Gülen’in emrivakileri karşısında zor durumda kaldıklarında nasıl bir tercihte bulunacakları önümüzdeki günlerde belli olur. Gülen’in elini çabuk tutmak istemesinin asıl sebebi, Amerikan seçimleri öncesi ipleri eline alarak yeniden ABD nezdinde itibar kazanmak ile ilgili. Mayıs hedefi buna yönelik. Mayıs olmazsa, Eylül-Ekim diyecekler. Olmadı, Aralık diyecekler. Tabi burada askeri şuradan önce bir ilerleme sağlamak istiyorlar. Hani ordudaki adamlarını ikna edebilseler, bir kalkışma bile deneyebilirler. Gülen’in gözü kimseyi görmüyor. Bu gidiş yokoluşa doğru bir gidiş olduğu için, her yolu mübah görüyor. Hiç bir yol onlar için mevcut gidişattan daha kötü olamaz. Bunun için herkesle, her şartla ittifak kurabilirler. Ama bu akıllarından büyük öfkeleri kendi akıbetlerini çabuklaştırmak, eşikte bekleyen trajedi riskini büyütmekten başka bir işe yaramıyor.
Gülen ve çevresi kaçtıklarını sandıkları şeye doğru koşuyorlar.
PKK ve Paralel yapı sonunda kol kola girdiler ve aynı akıbete doğru birlikte yürüyorlar. Zaman ve Boydak operasyonu, paralel yapıda büyük bir şok etkisi yaptı. Bir çok kişi bu sonuçtan birbirini sorumlu tutuyor. Siyaset ve yabancı ülkelerle ilişkiler, istihbarat örgütleri ile ilişkiler, para işleri, İsrail’le ilişkiler, Vatikan’la ilişkiler, dinler arası diyalog konusu, sınav hırsızlığı kadrolaşma, dinleme rezaleti her şey, şüphelenip sustukları tüm konular cemaat içinde konuşulmaya başladı. Ve bu işin geri dönüşü yok. Cemaatte güç vehmedip yanaşanlar, aslında işin farkında olup, menfaati gereği orada görünenler, bu son gelinen noktadan sonra cemaatle yollarını ayırdılar. Kimi Gülen’in manevi tasarrufuna inanıyordu, kimi ABD, İsrail ve Vatikan’la kurdukları derin ilişki sebebi ile, bu gücün şemsiyesi altına girmeyi kendileri için bir koruma alanı gibi görüyor ve bu çevrelerin kendi adamlarını feda etmeyeceğini düşünüyorlardı, ama sonuç ortada.
Batılıların çıkar ve güvenlikleri sözkonusu olduğunda feda edemeyecekleri kimse yok. Gülen’e büyük ümit bağlamışlardı ve bugüne kadar önemli işler yaptılar. Önce “BOP” çöktü, arkasından “One minute”, “Mavi Marmara” derken bu işler bu noktaya geldi.
Ahh şimdi, “hocaefendi” “füruat”la uğraşmayı bırakıp, esip gürleyeceğine “otorite”ye boyun eğse, hepsi tek tek kayyıma devredilmede, Çevik Bir’e teklif ettiği gibi, biri kendine “beceremedin bırak git” demeden, halktan topladığı, kamu kaynaklarından aktardığı paralarla yaptırdığı okulları, yurtları, şirketleri kamu otoritesine devretse de, aleyhindeki suç dosyasını daha fazla kabartmasa. Hadi kendini düşünmüyorlar, peşinden gidenlere acısa. Ama kendi bilir. Bu yaşta bu kadar stres sağlığa zararlıdır. Bir doktor, videodaki görüntüsünden, serbest konuşurken ellerinin titrediğini farketmiş, bu stresin bu yaşta Alzheimer riskini tetikleyebileceğini söylüyor. Sinirlendiğinde elini bir yere dayamasını buna bağlıyor.
Tanıdıklarım var, zor bir durum. Dinini kaybediyorsun, bir anda hayallerini, umudunu kaybediyorsun.. Önce buna sebeb olanlara kızıyorsun, sonra kutsadığın kişi hakkında giderek artan kuşkular beynini kemiriyor, “acaba” diyorsun. Senin Deccal ve Süfyan diye suçladıkların aynı sıfatla seni suçluyor.. Zor bir durum. Selam ve dua ile..
Bir cevap yazın