Sağlıkta yönetimin dünü bugünü ve sistemin çöküşü…

09 Eylül 2022 Cuma, 13:19
Alim Şahin

Öncelikle şu açıklamayı yapalım. Yaklaşık 2 aya geçkin bir süredir Annemi memlekete getirdim ve kendisiyle özel olarak ilgilenmek durumundayım. Şu an burada olduğum süre içinde açıkçası Bursa’daki gibi konsantre düşünce ile gündemi takip edemediğimi ancak yine de zaman zaman gelen şikayetleri binaen bazı nokta atışlarında bulunduğumuzu ifade edelim. Dolayısıyla Türkiye gündemine siyaset havası hakim, seçim atmosferine girilmiş, bu zamana kadar milleti çok da umursamayan unutan partiler/teşkilatlar bugünlerde hatırlamış ve bildik seçim çalışmalarına başlamış.

Dönüşte bu hususlara tamamen siyasetin göbeğinde girmiş olacağız.

Ancak bir kaç bölüm olacak bu yazıda Bursa’da olduğu gibi Karadeniz’e de sıkça yaşandığına şahit olduğum sağlıkla alakalı çok önemli problemleri ayrıntılarıyla kamuoyunun, iktidarın ve sağlık bakanının takdirine sunacağım.

Zira bürokrasida bütün alanlarda iktidarın AK Parti’nin veya Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kaybetmesi, yıpranması deyim yerindeyse çuvallaması adına sistematik bir tökezlenme söz konusu. Bu durum tamamen yöneticiler ve hekimlerin tavrıyla alâkalı. Halkın iktidara cephe almasına yönelik bir planın işletildiği gerçeğiyle karşı karşıyayız.

Bununla birlikte tabloya bakıldığında Türkiye’de sağlık yönetimi geçmişi 1963 yılına dayanmasına rağmen, istihdam politikalarında halen sorunlar yaşanmakta, mesleki kimlik sorunu çözülememekte.

Meslek profilinin elli dokuz yıllık geçmişine rağmen sağlık yönetimi mesleki kimliğine sahip kişiler halen kurumlarda gerekli yerlerde istihdam edilememekteyken, yöneticilerinin iş sahalarında farklı mesleki kimliklere sahip kişiler görev yapıyor.

Özellikle ülkemiz şartlarında hekimliğin sağlık hizmetlerinde en üst mertebe olarak görülmesi sebebiyle yönetici pozisyonları ağırlıklı olarak hekimlik mesleki kimliğine sahip kişiler ile yürütülüyor.

Aynı zamanda ülkemizde sağlık yöneticiliği üzerine herhangi bir eğitim almamış kişiler kurumlarda yönetim pozisyonlarında görevlendiriliyor. Bu anlayış sağlık yönetimi alanında sözleşmeli yöneticilik mefhumunun ortaya çıkmasının temel sebebidir.

Sağlık kurumlarındaki sözleşmeli yönetim anlayışı sebebiyle kurumlarda yönetim anlamında ciddi sorunlarla karşılaşılmakta, isteyerek veya istemeyerek sağlık kurumlarında sözleşmeli yönetici halini almış çalışanlar iş sahalarında zorluklarla mücadele etmek durumunda kalıyor.

Hal böyle olunca çalışan Personel Kadrolu sabit fakat Yöneticiler Sözleşmeli geçici olunca sabit personel geçici adamı dinler mi ?  

Başarısız olması ve gitmesi için kurumda gerekli her türlü problemi çıkarmaz mı ?

Bu nedenle tüm çalışanlarda sözleşmeli olmalı ya da herkes kadrolu olmalı, eşit şartlarda çalışma hak hukuk olmayınca sağlık da işler iyi gider mi?

Bu durum sağlık kurumlarının performansını ve verimliliğini derinden etkiliyor.

İş kimliği kavramı mesleki kimliği de kapsamına alabilen bir olgudur. Özellikle bireyler aldıkları eğitime uygun bir pozisyonda istihdam edildiklerinde iş kimliği mesleki kimlik ile bütünleşebilmektedir. Başka bir tanımda iş kimliği, çalışanların iş yaşamında karşılaştıkları güç (iktidar) yapılanması içerisinde konumlanan kimlik anlayışı olarak da tanımlanabilir.

Sağlık kurumları devlet kaynaklarının çok büyük bir kısmını tüketen, özellikle gelişmekte olan ülkelerde devlet tarafından yapılan sağlık harcamaları sebebiyle ciddi meblağlar da kaynak kullanımı söz konusu olan bir sektör.

Hastane harcamalarını kontrol etmek ve yönetim konusunda etkinliğini iyileştirmek için sağlık kurumlarında profesyonel yönetim anlayışına ihtiyaç var.

.

İDARECİ ÇÖPLÜĞÜNE DÖNDÜK

Sağlık da Yönetici atanan kişiler 2 yıl görev yapıyor sonunda idareciliğe devam edemiyorsa nasıl bir tecrübe ve profesyonellik kazanabilir.

Böyle olunca ortalık idareci çöplüğüne dönüyor. Bir kez idarecilik yapan adam asli kadrosuna döndüğünde verimli olamıyor, yeni gelen idareciler de öğrendim derken oda gidiyor velhasıl sürekliliği olmayan bir sistemde idareci kişiler nasıl neye göre verimli olabilir. Oysa bir idareci ancak müfettiş raporu ile değişmeli ki ceza ve ödül sistemi çalışmış olsun.

Birçok meslek dalını bünyesin de bulunduran sağlık sistemi kompleks yapılara sahip olmaları sebebiyle insan kaynakları içerisinde ekonomik unsurları barındırması sebebiyle muhasebe-finans, geri dönüşü olmayan insan sağlığı konusunda hizmet vermesi, hizmet kalitesi, genelde üzüntü ve olumsuz bir ruh haline sahip olan hasta ve hasta yakınları ile iletişim bakımından halkla ilişkiler alanında etkili olması özellikle sağlık kurumlarında iyi yönetimin başlıca şartıdır.

Bir dilekçe yazmayı bilmeyen, muhasebe bilmeyen, iletişimden yoksun 2 kelimeyi bir araya getiremeyenlerden idareci olunca sistemde aksamalar normaldir.

Fakat ne yazık ki, Türkiye’de profesyonel anlamda hastane yöneticiliği alanında personel yetiştiren, kökeni 1963 yılında Sağlık Sosyal Yardım Bakanlığı (SSYB) tarafından kurulan Sağlık İdaresi Yüksek Okulu’na dayanan sağlık yönetimi bölümü elli dokuz yılı geçen senelik bir mevcudiyeti bulunmasına rağmen hatta üniversitelerde hastane yöneticiliği bölümü , bu konuda yüksek lisans yapmış kişiler  varken istihdam politikalarında halen sorunlar yaşanıyor.

Uluslararası perspektifte, sağlık hizmeti veren örgütlerin tıbbi kuruluş oldukları kadar ekonomik ve sosyal amacı olan örgütler de oldukları anlayışının gelişimi ile birlikte profesyonel yönetim eğitimi almış kişiler tarafından yönetilmeleri bir zorunluluk halini almışken, Türkiye’de 2011 yılında 663 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile bu anlamda önemli bir gelişme yaşanmış, Kamu Hastaneler Birlikleri kurulmuş ve bu birliğin en üst karar ve yürütme organı genel sekreterlik olmuştu. Birliğe bağlı hastaneler, hastane yöneticisi tarafından yönetilmesi ve hastane yöneticisine bağlı olarak başhekimlik, idarî ve malî işler ile sağlık bakım hizmetleri müdürlükleri kurulmasına karar verilmişti. (Resmi Gazete, 2011).

Ayrıca 2014 yılında 22.05.2014 tarihinde Resmi Gazete’ de yayınlanan “Sağlık Meslek Mensupları ile Sağlık Hizmetlerinde Çalışan Diğer Meslek Mensuplarının İş ve Görev Tanımlarına Dair Yönetmelik” ile yönetimi bölümünün “Sağlık Yöneticisi” olarak görev tanımı yapılmıştı. (Resmi Gazete, 2014).

Resmi anlamda yapılan bu iyileştirmelere rağmen ne yazık ki uygulama alanlarında işlerlik kazandırılamamıştır. Sağlık kurumlarında hastane yöneticiliği kadrosunun oluşturulması ve bölümün görev tanımının bu kadroya uygun olmasına rağmen o yıllarda bu pozisyon için farklı mesleki kimliğe sahip kişiler uygun görülüyordu.

2017 yılında ise bu sistem 694 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile tamamen değiştirilmiş ve “Hastaneler hastane başhekimi tarafından yönetilir. Hastane başhekimine bağlı olarak idari ve mali işler ile sağlık bakım hizmetleri müdürlükleri kurulur.” (Resmi Gazete, 2017) ibaresi ile hastane yöneticiliği tamamen ortadan kaldırılıyordu. Genel Sekreterlikler, Halk Sağlığı Başkanlıkları kapatılarak yeniden İl Sağlık Müdürlüğü bünyesinde birleştiriliyordu.

Ülkemizde sağlık yöneticiliği ayrı bir mesleki kimliğe sahip olmasına rağmen farklı mesleki kimliğe sahip insanların hastanelerde, il ve ilçe sağlık müdürlüklerinde yöneticilik ve idari pozisyonlarında görev almaları sonucu yeni bir yöneticilik kavramı doğurdu.

Bu kişilerin isteyerek ya da istemeyerek mesleki kimliklerinden farklı bir iş kimliğine büründürülmesi bazı sorunlarla karşılaşmasına sebep olmuş, yeni yöneticilik kapsamına giren sorunlar sadece kurumları olumsuz etkilemekle kalmayıp, aynı zamanda yeni yöneticilerin yıpratıcı süreçler yaşaması, iş arkadaşları tarafından mobbinge ve hatta zorbalığa  kadar varan kurum içi anlaşmazlıklara sebep oluyordu.  

Yeni yöneticilerin kendilerini yönetim rollerinden uzak tutmaya çalıştıkları, aynı zamanda yeni yöneticiler de yönetsel rolün stres ve belirsizlik duyguları yarattığı gözleniyordu.

Sağlık yöneticilerin yönetici oluş süreçlerini, kimlik tercihlerini, karşılaştıkları sorunları, sağlığın yönetilmesi konusunda gereklilik algılarını  ortaya koymak ve sormak lazım.

  • Yeni sağlık yöneticileri yönetim pozisyonuna hangi yollarla gelmektedir?
  • Yeni sağlık yöneticilerine tercih imkânı sunulsa kimlik tercihleri ne yönde olur?
  • Yeni sağlık yöneticilerinin karşılaştıkları sorunlar nelerdir?
  • Yeni sağlık yöneticilerine göre sağlığın yönetilmesinde gerekli olan kriterler nelerdir?
  • Yeni sağlık yöneticileri yaptıkları işin karşılığında aldıkları ücretten tatmin oluyor mu?

.

YÖNETİCİLİK POZİSYONUNA GELENLERİN DAYANDIĞI SEBEPLER

Başarı, Eğitim, Sınav, Bu adam benim adamım, Tecrübe, Üst yönetimin uygun görmesi gibi hangi sebepler sağlıkta idareciliğin belirleyicisidir.

Sonuç itibariyle mevcut sistemde sayılan belirleyici hususlardan Bu adam benim adamım hükmü sadece geçerli olduğundan mevcut idarecilerin yaşadıkları karşılaştıkları sorunlar silsile ile sıralanmaktadır.

Adaletsiz iş dağılımı, Dış Müdahale, İnsan ilişkileri, Bilgi eksikleri, Liyakatsizlik, personel ve hasta memnuniyetsizliği  gibi

.

SAĞLIĞIN YÖNETİLMESİNE KAÇINILMAZ HUSUSLAR

Eğitim,  Sağlık alanında yetişme, Yönetim becerisi, Tecrübe gibi bu hususlara kaç kişi uyuyor ve dikkat ediliyor.

Bu durum ülkemizde yönetim pozisyonlarına atama veya yükselme durumlarında hakkaniyete dayanan eğitim, tecrübe, başarı kriterlerinin yanı sıra liyakati göz ardı eden sistemi gösteriyor.

Üzerine “siyasi yakınlık, referans bulmak, tanıdık olmak” kodlarıyla tanımlanması eklenince Türkiye’deki mevcut durumu gözler önüne sermektedir.

Sağlık yöneticilerinden bazı hekimlerin ve sağlık çalışanların mesleki kimliğini yerine getirmeyi sıkıcı bulduğunu, daha enerjik pozisyonlardan tatmin olduğunu dile getirmeleri de farklı bir ‘dram’dır.

Sağlık yöneticileri yönetimi mevzuatları, kurumlarında finansal konular ve resmi süreçlerin işleyişi ile ilgili konularda bilgi eksiklikleri olduğu.

Yöneticilerin yönetim pozisyonlarında bütçeler ile sağlık, güvenlik ve çevre konusunda prosedürlere hakim olmadıkları,   Sağlık Bakanlığının işe alım, terfi ve görevde yükselme gibi, usullere uymadıkları.  Sonuç itibariyle bu durum Liyakattaki azalmayı destekliyor.

Son dönemlerde Sağlık camiasında sözleşmeli yöneticiliğin kaldırılabileceğine yönelik çalışmalar olduğunu duyuyoruz. Kulis bilgilerine göre sözleşmeli yöneticilik kalkabilir. Ancak kalkmaması için yoğun çaba harcayan Siyasetçi ve sendikacılar direnç gösterdiğinden bahsediliyor.

Devletin hafızası ve hastanelerin kurumsallığı açısından biran önce bu sistemden dönülmesi ve liyakate dayanan bir sistem getirilmesi gerekir.

Maliye bakanlığında nasıl bir memur beş yıl çalışmadan Şef olamıyorsa, Müdür Yard. Olmadan Müdür olamıyorsa Defterdar olamıyorsa, hastanelerde neden bir personel hiçbir kritere dayanmadan herhangi bir üniversite mezunu olmanız yeterli, açık öğretim mezunu olmanız yada bölümünüzün ne olduğu dahi önemli olmayan ( tiyatro mezunu gibi )  kişiler acilde kayıt yaparken yada hemşirelik yaparken bir gece adamı varsa başvuru dahi yapmadan direk hastane müdürü yada başkan olabiliyor. Bu kişiler nasıl işletme ve yöneticilik yapacak sorgulanamayan ilgili şahısların sağlık ta işler iyi gitmesini nasıl bekleyebilir.

.

YÖNETİCİLERİ KİMSE SEVMİYOR
Sağlık da Sözleşmeli YÖNETİCİLİK devam ederse bu Sağlık Sisteminin sonu olur. Bana inanmazsanız sağlıkta anket yapın görün herkes burnundan soluyor. Yöneticileri seven yok ve liyakatsız insanlar. Bu yüzden sağlık personeli size oy vermez. Anket yapın sonucu görün. Sağlık da çok güzel işler yapan hükümet, biran önce bu sistemde iyileştirmesi ve liyakata dayalı, onun bunun adamı olmayan kişileri kalıcı bir sistemle güncellemesi gerekir.

Bu sistemde ortalık idareci çöplüğü olmuş durumda, göreve gelen hangi kriterle geldi, görevden giden hangi sebeple gitti belli değil. Hem hastayı hem sağlık çalışanını memnun etmek ve başarıyı yakalamak istiyorsanız herr şeyi belli olan tecrübeli insanlar ile yola devam edilmesi gerekir.

Bu kapsamın dışında ki atamalar ise “likayat” tartışmasına neden oluyor. Sağlık çalışanı olmamasına karşın bir imzayla il sağlık müdürlüklerinde idarecilik görevine getirilen siyasi yakınlarının özellikleri uzmanlıkları nedir acaba ( Yüksek ihtisas hastanesi Müdürü Adnan Muratogulları vs. Müd. yard. Mücahit Yıldız memur dahi değil ama kurum dışı biri olarak idareci atanıyor . Uzmanlığı nedir ayrıca bu iki isme yönelik uzun zamandır çalışanlarca onlarca şikayet siz konusu.)

Türkiye’de son 20 yıl içinde yaşanan büyük gelişim ve değişim rüzgârlarının en fazla hissedildiği alanlar arasında sağlık sektörü başlarda yer alıyor. Bu anlamda çok radikal denebilecek kararlar alındı ve uygulandı. Bazılarının çok anlamlı ve gerekli olduğu bizzat toplumun kabul edip benimsemesiyle tescil edildi ve olumlu siyasi etkileriyle ödüllendirildi.

Sağlıkta dönüşüm programının en belirgin ve başarılı yönü, kamu sağlık hizmetlerinin önce sosyal güvenlik kurumlarından başlayarak birleştirilmesi ve Sağlık Bakanlığı yönetiminde standart hizmet kurumlarına çevrilerek halkın sağlık hizmetlerine erişimine eşit şekilde açılmasıdır.

15 Temmuz kalkışmasından sonra askeri sağlık tesislerinin de bu halkaya katılmasıyla, dışarıda kalanlar yalnızca Üniversite Araştırma Hastaneleri oldu. Onların da afili asyön anlaşmalarıyla Sağlık Bakanlığının işletmesine yönelmeye başladığını görüyoruz. Askeri Tıp Uzmanlığına dair bir takım çekinceler belirtilse de genel olarak kamu hastanelerinin ortak bir otorite altında buluşmasının olumlu ve doğru karşılandığını rahatlıkla söyleyebiliriz.

Sözleşmeli sağlık yöneticiliği, 3 başlı sağlık sisteminden miras kalan bir uygulama olarak devam ettirilmiştir. Devletin güvenlik ve eğitim gibi temel hizmet alanlarında olmayan sözleşmeli yöneticiliğin sağlık hizmetlerinde ısrarla korunması garip görünen bir durum olarak, incelenmeye değer bir konudur.

Devam edecek…

.

alimce29@gmail.com

facebook.com/alimsahinmalkocoglu

twitter.com/AlimSahin

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Wordpress Haber Teması Tasarım ve Programlama: Seçkin Talanöz