Alinur Aktaş, Ayhan Salman ve yaşananlar! Fecebook hesaplarım..

15 Ocak 2021 Cuma, 03:16
alim şahin

Sorumluluk üstlenen, önemli makamlarda bulunan valisinden belediyesine, vekilinden başkanına, bürokratından muhtarına kadar yani toplumu yakından ilgilendiren yöneticilerin icraatlarını yakından takip etmek, olumlu ya da olumsuz eleştiride bulunmak, tavsiye ve öneriler getirmek basın mesleğinin temel ilkelerinden biridir.

Bununla birlikte başkalarının yazılmasını istemediği doğruları yazmak, yanlışın yanlış, doğrunun doğru olduğunu duyurmak, toplumu aydınlatmak bu ilkelerin değişmez kuralları arasında yer alır.

İşte bu kurallar çerçevesinde bizler yeri geldi doğru olanı destekledik, yeri geldi yanlış olanı eleştirdik.
Şu yanlış şu doğrudur gibi hoş görmediği, tepkili olduğu yönleri ve uygulamaları hataların düzeltilmesi adına, yanlışta ısrarcı olunmaması adına belki bilerek belki farkında olmadan yapılan hata karşı sokaktan yani direkt vatandaştan aldığımız uyarıları yönetim kademeleri ve toplumun diğer kesimlerine aktarmak için aracı olduk.

Bu dün de böyleydi bugünde böyle yarında böyle olacak…

Kaldı ki bizim yöneticilerimize; “vatandaş şu konuda tepkili yanlış yapıyorsunuz” dediğimiz zaman “vay sen nasıl böyle konuşursun” türünde koltuğun verdiği gücü ve yetkiyi kullanarak tüm kesimlerden kuşatıp üstelik bir gazeteye bağlıysan önce işinden aşından edip sonra bağımsız ekmek kazanım yollarını kapatıyorlar.

Bir nevi ekonomik tecride itiyorlar.

Yönetici anlayışı geçmişten bugüne o kadar değişti ki eleştiriye hazmedemeyen dikta bir anlayışı ülkü edindiler kendilerine.

En basit örnek: Önceki İl Başkanı Ayhan Salman Bursa’ya göreve geldiğinde kendisine destek vereceğimi, bizzat defalarca söyledim.

Hatta Cemalettin Torun döneminde ayak basmadığım il başkanlığına sadece Sayın Salman’a destek adına ilk yönetim kurulunu oluşturduğu tanıtım toplantısına bizzat gittim.

Ve ikinci gün Bursa Hakimiyetten Okan Tuna köşesinde Sayın Salman’a ve açıkladığı yönetimine çok sert eleştiride bulundu.

Aslında dün bir bugün iki bile değildi, daha bismillah demeden böyle bir eleştiri kabul edilemezdi.

Hiç bir gazeteci, “yahu adamlar daha bismillah demedi, daha icraatları hata veya yanlışlarını görmeden nedir bu kin nefret dolu eleştiri” diye yazmadı sormadı.

Başkan Salman’a yapılan bu salvoyu ilk karşılayan ben oldum.

Okan Tuna’ya çok sert karşılık vererek “bu haksızlıktır, icraatlarını görüp yanlışına birlikte tepki koyalım” dedim.

Sayın Tuna belli ki silleyi yemiş olacak beni arayarak “Rica ediyorum bundan sonra adımı yazma” diye pişmanlığını dile getirdi.

“Haksızlık yaptın bu gazetecilik değil, sen yazmazsan bende yazmam sıkıntı yok” dedim.

Sonrasında Sayın Salman’a uzun süre başarılı olması adına destekte bulundum. Ama zamanla yanlış ve hataların telafi edilemez boyutlara ulaşması bizi yanlışları eleştirmeye itti.

Aynı şekilde Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Alinur Aktaş için de geçerliydi.

Açıkçası kendisini tanımadığım halde İnegöl Belediye Başkanı olduğu dönemlerde gıyaben sevdiğim başkanlardan biriydi.

Bir gazeteci (bozuntusu) nin Başkan Aktaş’tan randevu aldığını ısrarla benimde gelmemi gerektiğini söyleyerek istemediğim halde ziyarete gittik.

Ben de tanışmış oluruz niyetiyle makamına teşrif ettik.
Orada yaşananları Sayın Başkan’da şahittir beni oraya adeta tuzağa çektiğini düşündüğüm gazeteci bozuntusu da şahittir.

Sayın Başkan girdiği ilk konuyu direk şahsıma işaret ederek açtı ve hiç bir şeyden haberim olmadığı halde başka konukların da olduğu halde gerçeği bilip bilmeden bana yaptığı en büyük iftira ve haksızlığı böylece attığı ilk okla saplamış oldu.

Gerçeği bilen ve olayların baş aktörü olan o gazeteci kisvesi altındaki süprüntü her tarafa yalanan karakter ağzına açıp da “Sayın başkan yanlış hedeftesin” demedi.

Ben orada ikili görüşmemizde başkana yanlış yaptığını, bana haksızlık ettiğini, “o kişi işte bu gazeteci bozuntusunun gazetesinde yazıyor neden kim olduğunu ona sormadın yada o zibidi neden ağzını açıp da gerçeği konuşmadı, bahsini ettiğin kişinin kim olduğunu neden sana söylemedi” şeklinde tepki gösterdim.

Sayın başkanın yüzü burada.

Hiç kimsenin arkasından konuşmayacağımı, konuşursam bile daha fazlasını direkt yüzüne mertçe söyleyeceğimi beni tanıyan herkes bilir tanır.

Tüm bu haksızlığa rağmen sonraları açıkçası kendisine Büyükşehir’e aday olmasına karşı çıktığımı ifade ettim.

Adaylık açıklamasında REİS “Benim adayım Alinur Aktaş” deyince yaşananları unutup partimin adayını seçimlerde var gücümle destekledim.

Altını çiziyorum asla kinci değilim.
Zira kin her şeyi helak eder yakıp yıkar bitirir tüketir.

Ve geçen yıl gazeteciler günü dolayısıyla davet edildiğimiz yemekli toplantısına iştirak ettim.

Başıma neler geleceğini bilseydim vallahi iştirak etmezdim.
O toplantı da rutinin dışında soruları Başkan sordu gazeteciler cevapladı.

En son sorunun muhatabı ben oldum..

Bazı gazetecilerin aksine kendisini onure eden ifadelerden bahsettim.

Ama ortalama yüz civarında gazetecinin içinde aldığım cevap kaynar suları başımdan aşağı dökmüştü.

Yanımdaki gazeteci arkadaş bana “ne diyor bu ayıp etti” dedi.
Ne yazık ki, bu ikinci olaydı ve beni çok üzmüştü.
O güne kadar Sayın Başkanla telefonda aralıklarla görüşüyorduk.
Artık bu saatten sonra görüşmenin hiç bir anlamının olmayacağı kanaatine vardım ve konuyu Ahmet Bayhan, Fehim Ferik ve Kenan Kibar’a aktardım.

En azından “yanlış anlaşılma olmuş” türünden bir cevap gelir diye düşündüm.
Tabi öyle bir şey de olmadı.
Ben artık yükümü almıştım o olaydan sonra yine uzun zaman kendisini destekleyen olumlu eleştirel yazılar yazmaya devam ettim.
Ta ki geçtiğimiz yılın ortalarına kadar.

Tüm bu yaşananlar bir yana bundan sonra sokağın nabzını tepkileri gündemime almaya karar verdim.

Ve ortaya çıkan sonuç bugünkü tablo.
Hal böyle olunca Ayhan Salman maillerimizi İl başkanlığının basın mail listesinden çıkarmakla işe başladı.

Sonrasında ne mi oldu..?

Siyaseten eleştirilerimizi kuruluşundan bu yana yağmur çamur demeden gece gündüz emek verdiğim, yeri geldi direklere bayrak asıp 3 Kasım seçimlerinde de karşılıksız Bursa Medyasına görüntülü ve yazılı seçim çalışmalarını servis ettiğim ve bugünü kadar yaptığım tüm katkıların sonucunda beni partimden ihraç etme süreci başlattı.

Sadece gazeteci sıfatımızla hataları yanlışları eleştirdiğimiz için.
Ve beni arayan Sayın Salman’ın yardımcısı Oktay Çiçek denilen hadsize “Temelinden bu partiye emek veren birini ihraç etme cürretini hangi sıfatla kendinizde görüyorsunuz. Siz ne zaman Ak Partili oldunuz, önce benim kadar emeğiniz katkınız olmalı ihraç isteme girişiminde bulunmak için” şeklinde sert çıkarak partimden istifamı verdim.

Nasıl olsa Ak partili olmayan gazeteciler daha değerli daha iyi oluyor ya..!

Ve bugün…

Geçtiğimiz günlerde Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş tarafıma 10 Ocak gazeteciler günü nedeniyle küçük bir hediye göndermiş.
Şaşırmadım.? (..!)
İyi niyetimi korumaya çalıştım.

Çalıştım da ne yazık ki bugün uzun zamandır Büyükşehir’den haber gelmediğinin farkına vardım.
Tarihe baktım son haber maili 21 Aralıkta gelmişti.
Bir kaç aydır Büyükşehirle alakalı haberlere yer vermediğim biliniyordu.
21 Aralık sonrasında Büyükşehir’in çok sayıda haberi basına geçtiğini gördüm.

Recep Altepe döneminde bile basın listesinden çıkarılmayan maillerimiz bugünkü Başkan Alinur Aktaş’ın öncülüğünde çıkarılmıştı.

İşte bu anlayış siyaset anlayışıyla örtüşmez.

Bu durum kin ifadesiyle örtüşen açık delildir.

Her şeye rağmen eleştirdiğim kişilere asla kin beslemem.

Toplumu ilgilendiren makamlarda ğörevi biten kişi benim için ilk günkü gibidir.
Cemalettin Torun bana hiç birini kazanamadığı onlarca şikayet ve dava açtı.
Ama benim için o da kendi karakterinin yansımasıydı.
Her şeye rağmen o orada kalmıştır.

Aslolan Selam kelam devamdır…

Çünkü bu dünya kimseye kalmayacak.
“Eğer yarın öleceğinizi bilseydiniz düşmanınıza bile kin duymazdınız” sözü ne büyük ibret vesikasıdır.

Şimdi ise herkes geride bıraktıklarıyla anılacak.

AK PARTİLİ DEĞİLİM!

Bazı yerden bitme siyasiler “yahu sen Ak partili değil misin, kendi başkanını niye eleştiriyorsun” diye akıl vermeye kalkışıyor.

El Cevap; Ak Partili değilim artık. Bazı sorumsuz ve de yetkisiz yetkililer İhraç etme yolunu seçerek zorla ve el birliğiyle bizi partimizden uzaklaştırdılar.
Bu nedenle artık Ak partili değilim.

İyi de ettiler!

Artık çok daha serbest ve ‘hür’ üm.
Bu parti de bacadan girenler değerli, yuvayı kurup besleyip büyütenler değersiz oluyorsa parti de durmanın artık bir esprisi kalmadığını herkes gibi bende görmüş oldum.

Daha önemlisi ne başkan ne vekil ne diğerleri eskisi gibi millet nezdinde itibarının olmadığına hemen her gün şahit oluyorum.

İşte bu senaryoyu bu yöneticiler çizdi ve oynadı.


Benim için tek yol REİS’ dir.

Allah sizin ve partinizin yolunu açık etsin.

FACEBOOK HESAPLARIM

Bilindiği üzere Facebok hesaplarımı başkasının yasak olmayan ve kısıtlamaya uğramayan paylaşımını paylaşmam sebebiyle hadsiz Amerikan faşisti hesaplarımı 1 ay boyunca kısıtladı.

Bende tüm hesaplarımı kökten sildim.

Takipçilerimizden, siyaset arenasından gelen “Seni nereden takip edeceğiz” istek ve talepleri beni oldukça duygulandırdı.

Talepleriniz doğrultusunda duruma göre ilerleyen zamanlarda yeniden değerlendirme yapabiliriz.

Bu arada Whatsap’ı 7 şubatta silmeyi unutmayınız. Silmediğiniz taktirde Whatsap depolarında saklanan sesli görüntülü ve yazılı görüşmelerinize el konulacağını hatırlatmak isterim.

Saygılarımla.


.


alimce29@gmail.com

facebook.com/alimsahinmalkocoglu

twitter.com/AlimSahin

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Wordpress Haber Teması Tasarım ve Programlama: Seçkin Talanöz