Bu gidiş nereye kadar…

09 Şubat 2016 Salı, 10:27
dilipak

CHP Kemalizm’den uzaklaşıyor. HDP, PKK Marksistleşiyor.. Yeni PKK biraz Marksist, biraz Alevi, Biraz Şebbiha, biraz Ezidi, biraz Katoliğinden, Protestanına, Ermenisinden Süryanisine, Ortodoks Hristiyan ve biraz Siyonist..

CHP’li İlgezdi, CHP’den çok HDP’ye yakın aslında. Ertuğrul Kürkçü’nün HDP’deki yeri, karşılığı ne? Kürkçü, bildiğim kadarı ile Kürtçü olmaktan çok Marksist’tir. Bazıları Kürtçülüğü ideolojisi için kullanır, bazıları ise Marksizmi Kürtçülük için kullanır. Kürkçü’nün ideolojik yani ağır basar.

HDP’nin her iki eş başkanı da aslında parti ve örgüt içinde ağırlığı olan birileri değil. Figen Yüksekdağ kifayetsiz bir Marksist. Parti ve örgüt içinde Kürtçünün özgül ağırlığının her ikisinden de fazla olduğunu düşünüyorum. Kürkçü dağda savaşmayı da bilir, düz ovada siyaset yapmayı da. O siyaset yapar gibi görünmeyi seçti. Yoksa örgüt ve partinin Marksist kanadının özgül ağırlığı yüksek abisi rolünde. Geçmişi var, Sosyalist enternasyonalin kripto isimleri ile geçmişten gelen iyi ilişkileri olduğu söylenir. Örgüt içindeki bir takım yabancı unsurların seyrisefaini konusunda bilgisi olmaması çok mümkün değil. Ama bunu yapıyorsa da maşa varken elini ateşe uzatmayacak kadar akıllıdır.

Selahaddin Demirtaş partinin halkla ilişkiler danışmanı gibi. Adamın yüzünü eskittiler. Çok kullandılar. Demokrat oldu, solcu oldu, milliyetçi oldu, dindar bir çevreden geliyor. Gırtlağına kadar oportünizme gömüldü. Bin bir suratı ile bugün artık tanınmayacak halde.

HDP, PKK’nın Truva atıdır aslında. Adaylar oradan atanıyor, temel politikaları Kandil belirliyor.. KCK da öyle, PYD de.. Örgüt Demokrasi ile değil Memokrasi ile yönetiliyor.. Siz buna ister Memo yönetimi deyin, ister Memorandum demokrasisi deyin. (‘Memorandum’ veya kısaca ‘Memo’ bir anlaşma, sözleşme ya da uzlaşmanın resmi bir özeti ve belgesidir.) PKK önce İsrail ve batının, ABD’nin bilgisi altında bir Memorandum çerçevesinde örgütlendi. Sonra örgüt devletin kontrolünden çıktı ve başka Memolar devreye girdi. Apo teslim edildikten sonra çoklu memorandumlar devreye girdi, yerli ve yabancı, Marksistler, Aleviler, İslamcılar gibi bir çok, dini, mezhebi, etnik, ideolojik, politik farklı kişiler ve kuruluşlarla, duruma göre bazen spontane ve bazen süreklilik arzeden bir platform, bir çatı oluşturulmaya çalışıldı.

HDP’de güçlü bir liderlik profili yok. Sosyolojik tabanı, ideolojik derinliği olmayan, itiraz edemeyecek isimler öne çıkartılır ki, derin, kripto, gizli yapılar tarafından daha kolay manipüle edilebilsin..
Son zamanlarda örgüt sanki Apo’dan da kurtulmak istiyor. Kendi içlerinde 40 parçaya bölündüler.
Bu tür yapılarda işler yolunda gittiğinde, zafere yaklaştıklarında liderlik sorunu yaşanır. Güçlüler zayıfları yutar. Bütün başarı, kazanımlar belli kişilere aitmiş gibi gösterilir. Birileri birilerini liderleştirerek onun peşinden kendisi de bir yerlere gelmek ister.. Ya da işler ters giderse, herkes suçu bir başkasına atar.. Rakibini suçlar. Kendini aklamaya çalışır. Birilerinin bu işin faturasını kendisine çıkartmasından korkar.. Birbirlerini ajanlıkla, ihanetle, gafletle suçlar. Para hesapları, karı-kız hikâyeleri devreye girer. Bu işler her zaman ve her yerde, herkes için böyledir..
Mesela başarıya ulaşsınlar, devrim önce kendi evlatlarının başını yer.. Bugünkü ittifaklar bir anda sona erer. Önce rakip, sonra düşman olurlar.. Birileri sadakatlerini ispatlamak için kahramanlık gösterisi yapar gibi vahşice işler yapar.

Zaten öyle bir durum olduğunda, en yakınlarındaki, her dediklerini yapan, her konuda her turlu ilişkiyi kurup, destek sağlayan, kapıları açan, silahsa silah, uyuşturucu ise uyuşturucu, para ise para, istihbaratsa istihbarat, medya desteği, siyasi destek, STK desteği, hepsini sağlayan o gizli dost, bir anda maskesini çıkartır ve sizi buyurgan ifadelerle tehdit eder, itiraz ederseniz, onun seçtiği adam sizin yerinize oturur, size gelince, eğer başınıza bir iş gelmemişse, her şeyinizi bilen dostunuz sizi toplum önüne çıkamayacak hale getirmeyi bilir.. Hem ihbar eder, hem de kaçmanız için size yardımcı olabilir. Zaten, artık ondan sonra onun azad olmaz kölesi olursunuz.

Bu işler dün böyle idi, bugün de böyle, yarın da böyle olacak.. Şeytan bu kan kokan hileli oyununu bilmem kaçıncı kez, onu, milliyetçilik duyguları, hamasi hikâyeler, ideolojik, politik, kahramanlık destanları ile süsleyerek tekrar tekrar oynamaya devam edecek. Her zaman, her çevreden, dini, mezhebi, ideolojik ve politik fanatizm batmış çevrelerden beklediğinden fazla figüran bulduktan sonra niye yapmasın ki.

Yığınlar kör bir şekilde kaçtıklarını sandıkları şeye doğru koşuyorlar. “Onlara yeryüzünde bozgunculuk yapmayın” dediğinizde “biz ancak ıslah edicileriz” diyorlar. İyi bilin ki onlar bozguncuların ta kendileridir.. Onların gözleri var görmüyorlar, kulakları var duymuyorlar, kalpleri var hissetmiyorlar..
Birileri tanrılarını bir şeylere zorluyorlar, birileri Allah’a isyan edip yaptıkları Savaş-Terör tanrısı da arz-ı ihlas ediyor sanki. Şeytan bizi Allah’la aldatmasın. Unutmayalım ki her insanın derin bir yanı vardır. Her insan düşmanını, terbiye etmezseniz şeytanın ajanı olmaya meyyal olan nefsini kendi içinde taşır. Sakin ola bilmediğimiz şeyin peşine düşmeyelim ve aklımızı kiraya vermeyelim.

Yeniakit – Abdurrahman Dilipak

TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Wordpress Haber Teması Tasarım ve Programlama: Seçkin Talanöz