Abdullatif Şener “U” çekti, AK Parti’de “yaprak” kımıldamadı.
Nevzat Yalçıntaş gitti, AK Parti bana mısın demedi.
Erkan Mumcu gitti, AK Parti sonrası mumu söndü gitti.
Dengir M. Mehmet Fırat gitti, AK Parti “milim” kayıp vermedi.
Ertuğrul Günay gitti, AK Parti güçlenmeye devam etti.
İdris Bal gitti, AK Parti’de farkına varan dahi olmadı.
İdris Naim Şahin gitti, AK Parti’de kimse tınlamadı.
Hakan Şükür gitti, AK Parti yerinde, o ise unutuldu gitti.
Bülent Arınç gitti, AK Parti 1 Kasım’da gram fire vermediği gibi, gümbür gümbür geldi.
AK Parti’nin kerametini kendinden menkul sananların alayı, AK Parti “gemisinden atlayınca”, siyasetçiler mezarlığının taaaa dibine gitti!
Yani, hiiiiç boş yere heveslenmesin kimse…
AK Parti, siz olsanız da, olmasanız da yerli yerinde…
Allah’ın izniyle FETÖ, PKK, HDP vs. kimin gücünü kuşanarak saldırırlarsa saldırsınlar, tüy kadar hafif gelirler bize…
Allah’ın izniyle Cumhurbaşkanını da, Başbakanı da “şeytani planlarına” âlet edemez kimse!
Zira Cumhurbaşkanı da, Davutoğlu da, sırtını sizin gibi “derin güçlere” değil, önce Allah’a, sonra millete yaslıyor.
İkisi de, “bize Allah yeter” diyor…
Sizin gibi Aydın Doğan’a, FETÖ’ye, Kraliçe’nin gücüne değil, Allah’a güveniyor.
Sizde Erdoğan düşmanı yabancı istihbarat örgütlerinin, “FETÖ” ve Doğan medyasının kuvveti, Cumhurbaşkanı ve Hoca’da iman kuvveti…
Bu yüzden…
Şunu bilin ki “şeytani entrikalarınız” vız gelir, tırıs gider…
Çünkü ne Cumhurbaşkanı ne de Başbakan bu “pis tezgâhı” yer…
Yahu hem siz değil miydiniz Dışişleri Bakanı iken Ahmet Davutoğlu’na “gitsin” diyenler?
Siz değil miydiniz “Derin güçlerin” Ortadoğu projesinin parçası olan Suriye krizinin günahını, Davutoğlu’nun üstüne yıkmak isteyenler?
Siz değil miydiniz, AK Parti 7 Haziran’da yedi düvelin entrikasıyla bir iki puan gerileyince, “Davutoğlu başarısız oldu” bıraksın gitsin diyenler?
Siz değil miydiniz o dönemlerde bu köşede savunduk diye bizi linç edenler?
Bal gibi de sizdiniz!
Bu yüzden istediğiniz kadar “Çakal sürüsü gibi” üşüşün Hoca’nın etrafına…
“Şeytan gibi” AK Parti’nin damarlarında dolaşıp, içlerinde “ihanet istidadı” olanları devşirmeye çalışın…
Tüy kadar hafif gelirsiniz.
Allah’ın izniyle zarar iras edemezsiniz!
Bu milleti böyle boş-beleş tehditlerle “tufaya” getiremezsiniz!
O günlerde Ahmet Davutoğlu’nu “çakallara yem etmeyen” bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan’dı, siz değildiniz!
Yani bu uluslararası “derin projenin” aparatı iseniz, boş yere ümit beslemeyin derim size…
Abdullah Gül’e “tuzlu kahve” ile ayar çekenler, Başbakan Davutoğlu’nun güzergâhında “bomba” patlatarak “hizaya getirmeye” çalışanlar, size söylüyorum!
Buradan ekmek çıkmaz çakal sürüsüne…
Bu yüzden herkes haddini bilsin!
Aklını başına alsın, yerini bilsin…
Yoksa…
İster gürgen desin kendine, ister çınar…
Çürüdü mü?
Kurtlandı mı?
Ağacın türüne bakmaz millet, ihanet kokusu aldı mı var ya, baltayla giriştiği gibi parça parça doğrar.
Ne ağaç kalır ondan sonra geriye, ne çınar!
Cumhurbaşkanı “düşmanları” bir süre daha ekranlara taşır belki ama “Cumhurbaşkanı yıkılmazsa” da çok kolay tüketir, kolay harcarlar!
Bedel ödediğinizle, gözden düştüğünüzle kalır, zırıl zırıl halinize ağlarsınız.
Derkenar olur, kaçacak yer ararsınız.
Bakın işte vatan haini Fetullah da, terör örgütü de vatana “ihanete kalkıştıktan” sonra “aşağılık sıçanlar gibi” saklandıkları deliklerde rezil rüsva oldular…
Kimler geldi, kimler geçti bu memlekette…
“Adam olanlar kaldı”, “hain olanlar harcandı.”
Hiç mi ibret almadınız Hasan Karakaya’nın vefatından?
Bakın o çakma hocalar İsrail’e, Amerika’ya topuklarken…
Allah ona Kâbe’nin kapılarını açtı…
Tıpkı Hasan Abi’nin istediği yerde, Resulullah (sav)’in manevi iklimde emanetini aldı.
Zira adam gibi adamdı.
Sağlam Müslümandı.
Hep dua aldı, hakkı savundu, mazluma sahip çıktı.
Her neyse…
Bu örnekte de gördüğünüz gibi iki seçenek var karşımızda!
Şerefle yaşamak veya şerefsizce yaşamak!
Adam gibi adam olmak veya olamamak!
İyi olmak veya kötü olmak!
Sadakatli olmak veya Brutus olmak!
Durun bir örnekle izah edeyim…
Bülent Arınç, “makas” değiştirince etrafını kimler kuşattı?
Kimlerin desteğini aldı?
Aydın Doğan…
Hasan Cemal…
Mahmut Tanal’ı duyunca Fatiha’nın son âyetine sığındım ve konuyu kapattım.
Hodri meydan!
Ben Allah’ın izniyle güzergâhı çizdim…
Tercih sizin…
Lakiiiiin!
Yamulduğunuz yerde…
İhanet cephesine kaydığınız yerde…
Sakın ha, bizden aman dilemeyin!
Zira ölürüm belki ama bu can bu tende oldukça asla aman vermeyeceğim!
Bu çakalların canına okumak, boynumun borcu olsun!
•
Bir “ayna” tuttuk.
6 sayfa hikâye yazdın.
Cumhurbaşkanı “o zat” dedi.
Bir kelime için kalktın üç sayfa ağlak Fetullah edebiyatı yaptın.
Tüylerim diken diken oldu resmen.
Yahu sen ne sözü tükenmez bir insansın Bülent Arınç?
Hele şu yeni kankan Aydın Doğan’a söyle de, Mahmut Tanal’la sana CNN’de bir program yaptırsın!
Adını da “Huzurevi” koysun…
Yeniakit – Mehtap Yılmaz
mehtapyilmaz1971@googlemail.com
YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN
MANŞET
11 Aralık 2024MANŞET
11 Aralık 2024MANŞET
11 Aralık 2024MANŞET
11 Aralık 2024MANŞET
11 Aralık 2024MAGAZİN VİDEO
11 Aralık 2024YAŞAM
11 Aralık 2024Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.