Abdullah Gül muhalefetin adayı olmak için göz kırpıyor
Gazeteci Yazar Abdülkadir Selvi, Abdullah Gül’ün çıkışı ile ilgili bazı tespitlerde bulundu.
AK Parti’nin kurulduğu 14 Ağustos 2001 tarihinden bu yana Erdoğan ile Gül’ün ters düştüğü konular çok oldu ama ilk kez açıktan bir mücadeleye girdiler.
Görünürde bu sorun 696 sayılı KHK konusunda patlak verdi ama asıl kırılma 16 Nisan referandumunda yaşandı. Anayasa değişikliği sürecinde Erdoğan ile Gül, iki buçuk saat süren bir görüşme yapmış, Gül parlamenter sistemi savunmuş, Erdoğan ise bundan çok rahatsız olmuştu. Erdoğan, “16 Nisan’da da bu kampanyaya katılanlar evet demedi” derken bunu kastediyordu.
Erdoğan ile Gül, AK Parti’nin kuruluş sürecini başlattıkları günden bu yana kimi zaman önemli görüş ayrılıkları yaşadı. Ama bunu bir şekilde dengelemeyi başardılar. Ta ki Gezi sürecine kadar. Gezi olaylarıyla birlikte ikisi arasındaki makas açılmaya başladı. Gül, Gezi olayları, dershane tartışması ve 17-25 Aralık sürecinin çözümünde Erdoğan’dan farklı düşündü. 15 Temmuz hariç, Erdoğan’ın siyasi hayatının en zor dönemleriydi. AK Parti lideri bu zor dönemde “Kardeşim Abdullah” diyerek Cumhurbaşkanlığı’na taşıdığı Gül’den güçlü bir destek bekledi. Gül ise o süreçlerde Erdoğan’ın arkasında durmak yerine farklı bir pozisyonda olmayı tercih etti. O nedenledir ki, Erdoğan kendisinden sonra Gül’ün AK Parti’nin başına geçmesinin ve başbakan olmasının önünü kapattı. Gül, 28 Ağustos’ta Çankaya’dan inerken, o 27 Ağustos’ta AK Parti kongresini yaptı. Buna rağmen yine de açıktan mücadele etmemeye özen gösterdiler.
CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ
Peki bu kez neden kılıçları çektiler? Bu mücadelenin tek bir adı var. O da 2019 Cumhurbaşkanlığı seçimi. Kulis bilgilerini paylaşacağım ama ondan önce sizi AK Parti’nin 29 Aralık Cuma günü yapılan bu yılın son MYK toplantısına götürmek istiyorum. Cumhurbaşkanı Erdoğan orada, KHK’daki düzenleme üzerine kopan fırtınaya değiniyor. Muhalefetin itirazlarından ziyade Abdullah Gül’ün kampanyaya destek vermesinden rahatsızlık duyduğunu ifade ediyor. İşin KHK tartışması olmaktan çıkıp bir siyasi eyleme dönüştüğünün altını çiziyor. Hatta, eğer böylesine bir kampanya başlatılmasa tartışmaya neden olan “devamı” ibaresinin üzerinde yeniden düşünebileceklerini söylüyor. “Ama burada maksat farklı” diyor. Erdoğan, Gül’ün Cumhurbaşkanlığı seçiminde muhalefetin ortak adaylığına göz kırptığını düşünüyor. Bu çıkışı, liderliğinin test edilmesi olarak görüyor. O nedenle açıktan mücadeleye girişme kararı alıyor. Abdullah Gül konusunun üzerindeki şimdiye kadar örttüğü “suskunluk şalı”nı çekip alıyor.
GÜL CEPHESİNDE ALINAN KARAR
16 Nisan referandumundan sonra Gül cephesinde de bazı kararlar alındı. Daha önceleri kendisine “daha çok konuşman lazım” baskısı yapılıyordu. O dönemler sessiz kalan Gül’ün, 16 Nisan’dan sonra, “Benim daha çok konuşmam lazım” dediği söyleniyor. O tarihten itibaren, “Daha çok görünen, daha çok konuşan” bir Abdullah Gül portresi ortaya çıktı. Abdullah Gül farklı bir faza geçti. Üzerindeki “parti kur” baskısını, “Ben geçmişte parti kurdum. Parti kurmanın ne demek olduğunu bilirim” diye savuşturuyor, “Sokak ne diyor, sokağa bakmak lazım” diye halkı işaret ediyordu. Son dönemlerde Gül için, “Yüz bin imza ile Erdoğan’a karşı hayır blokunun ortak adayı olarak çıkmak istiyor” senaryosu konuşulmaya başlandı.
Erdoğan her şeyin farkındaydı. O nedenle son çıkışıyla Gül ile AK Parti seçmeni arasına mesafe koydu. Bu tür durumlarda geri çekilmeyi tercih eden Gül ise bu kez geri adım atmadı. Erdoğan ile Gül arasındaki mücadele yeni sürece girdi. Sonunda kazananın Erdoğan olacağı bu süreci dikkatle izlemekte yarar var.
Bir cevap yazın