Ayasofya’nın minareleri birilerini fena kaşındırmış!
Yıllardır “Ayasofya mahzun” seslerine takılı kulaklar, geçen hafta nihayet “beklenen sesi” işitti.
Diyanet İşleri Başkanlığı Cennet mekân ceddimiz Fatih’in emaneti mahzun Ayasofya’ya (Hünkâr Kasrı’na da olsa) batılıların deyimi ile “a permanent imam” (daimi imam) atadı.
Bunu duyan Batı’nın uslanmaz “Demokrasi havarileri” kızılca kıyameti kopardı.
Vay! Sen hem “Secular Turkish Republic” olacaksın, hem de 916 yıllık kiliseye ve 83 yıllık müzeye imam atayacaksın?
Zinhar bu laikliğe aykırıdır.
Bu fundamental (esastan) dinciliktir, kabul edilemez.
Ayrıca, Dünya’da bir tek sizde uyguladığımız laikliğe, siz de uymazsanız halimiz nice olur?
Yani adamlar demek istiyor ki,
Dedeleriniz o güzelim kilisemizi camiye çevirdi, ses çıkaramadık.
Üstüne üstlük bir de, dört bir yanını upuzun, sipsivri minarelerle donattılar, çaresiz yutkunduk.
Fakat geçen yüz yılın başında türlü desiselerle ve kirli ittifaklarla Ceddiniz Osmanlı’yı alaşağı edip, yerine Secular Turkish Republic’i kurdurup, Ayasofya’yı anlı secdelilerden ve Ezan-ı Muhammedi’den (sav) temizleyerek derin bir Oh! çektik.
Ve “Just about everybody was happy with that situation – except for the remaining Islamists (Bu durumdan samimi (!) Müslümanlar hariç herkes mutlu idi)” diyor ABD’li Bay Michael van der Galıen adlı zatı muhterem “After 80 Years, Islamist Turkey Again Seizes Hagia Sophia Church for Islam (80 yıl sonra İslamcı Türkiye Ayasofya kilisesine yeniden İslam adına el koyuyor)” başlıklı yazısında.
Tam da işler tıkırında gidiyor derken, bu permanent imam da nereden çıktı? diye de ekliyor, Bay Mişel.
Bu kadarla kalınsa iyi.
Asıl korku bundan sonra başlıyor Bay Michael için.
Hadi bir dereceye kadar, sessiz sedasız Müslümanlar gelsin namazlarını kimseye (Turist milletini kast ediyor) görünmeden kılsın dağılsınlar, Amenna…
Fakat “dominating towers (minareler)”lardan Ezan okunacak olması tam bir felaket.
Ben de tevekkeli bu Batılılar minarelerden niye bu kadar çok rahatsız oluyor? diye düşünüp durur ama bir çıkış bulamazdım.
Neyse ki, bizim Mişelin sayesinde öğrenmiş oldum.
Meğer bizim minareleri, onlar “göğü delen kuleler” olarak algılıyorlarmış.
Vay gariplerim vay.
Yani adamcağız feryat ediyor ki, eğer Ayasofya’nın minarelerinden her gün 5 vakit Ezan okunursa, artık dışardan bakanların hatırına oranın bir kilise olduğu asla gelmez.
Adam haklı.
Bence de gelmez.
Bu durumda akla tek bir soru geliyor;
Bu asırlık felaketin sorumlusu kim?
Yine Mişel’den alalım cevabını:
“Sadly, that has all changed under the rule of Recep Tayyip Erdogan”.
Yani, Mişel özetle diyor ki; Şu “President Erdoğan” (Adam başkan olacağından emin) geldi her şey (bizim için) bemberbat oldu.
Bay Mişel bir itirafta da bulunuyor ve diyor ki,
Bunun böyle olacağı belli idi.
Biz asıl kazığı, bu yılın başında Türk hükümetinin Ayasofya’da “günde iki kez Ezan okutulması kararını” aldığında yemişiz.
O zaman Mescidi Aksa’nın dibini oymakla meşgul olduğumuz için, konunun vahametini tam olarak kavrayamamışız.
Çok haklısın Mişel kardeş.
Geçmiş ola.
Bu aşamada yapacak fazla bir şey yok.
Attığınız kazıklara sayın.
Demek ki, “Siz bize kazık ata ata YEMESİNİ, biz de sizden kazık yiye yiye ATMASINI öğrenmişiz”.
Bütün mesele budur.
Büyütmeye gerek yok.
İbrahim Bektaş – yeniakit.com.tr
Bir cevap yazın