Halim Ömer Kaşıkçı’dan haber var!
İnsanlık tarihi boyunca çobanların en büyük hayali, sürüyü zahmetsiz bir şekilde kontrol edebilme istek ve özlemleri olmuştur.
Çünkü uysal, korkak ve yönetilebilir iç güdüsel koyun tabiatı bile zaman zaman sürüden ayrılıp daha gönlünce yerlerde otlamak ister.
Ama bildiğiniz gibi sürüden ayrılanı kurt kapar.
Ayrılmayanı kesip yerler.
Kurt tarafından kapılma riski bir ihtimaldir.
Ama çobanın peşindekilerin yüzde yüz akibeti bellidir.
Ama kuzular bu işin felsefesini yapmaz, yapamaz.
Çobanın hayali, temelde tüm yönetici sınıfın hayalidir.
Kadim zamanlardan bu yana yönetici sınıflara aktarılan kolay yönetebilmeye dair sayısız reçete oluşturuldu.
Her ne kadar birbirinden farklı öğretiler tavsiye edilmiş olsa da: Bu reçetelerin tamamının ortak, ilk kalemi ‘korku’dur.
Korku derken mevzu bahis olan genel anlamda ‘ölüm korkusudur.’
Tabi bu yerelde ve genelde değişken korkuları üretmektedir.
“İşten atılma, görevden alınma, sürülme” vs. gibi değişkenlik arz eder.
Konuya yerel bazda bakarsak genelde mecburiyet oluşturan yani ‘el mahkumluk‘ durumlara itilen pozisyon geliştirilir.
Bu da insanları korkuya sevk eder ki, istemedikleri halde taraf olmak zorunda kalırlar.
Yönetici sınıf eninde sonunda ‘çaresizliği’ çağrıştıran her tür korku ile kitleleri yönetmeye çalışırlar..
Bu konuda en büyük sıkıntı ortada korkulacak hiçbir şeyin olmamasıdır!
İşte, bu kötü zamanlarda aciz kalan yönetici sınıf için “toplumda korku yaratacak bir şeyler bulmak” tek çaredir.
Toplumu yada hakimiyeti altına almaya çalıştığı belli gruba nüfuz edemeyince de arkalarına bakmadan bir şekilde kaçıp gitmekte bulurlar çareyi.
Sonra da uzaktan başlarlar çamur yapıştırma faslına.
Bursa İl Sağlık Müdürlüğü görevinden alınan Halim Ömer Kaşıkçı giderayak çamur salvolarına başlamış.
Bursa’da bir gazeteye yaptığı açıklamada “Bursa gerçekten farklı bir şehir… Birkaç ay geçince bana alışıp alışmadığımı soranlara şu cevabı vermiştim, ‘Bursa’ya alıştım ama pek sevemedim…’ Bursa’nın ya da bazı kendini Bursalı addedenlerin ise bana alışamayacağını hissediyordum… Zira Bursa’da bazı siyasilerin ve yerel STK’ların alıştığı bürokrat profiline çok uzak olduğumu anlamıştım… Çünkü onların menfaatleri Bursa’nın ve kamunun âli menfaatinin çok önünde. Bursa’yı devletin bürokratları değil paralel bazı yapılar yönetmiş yakın zamana kadar, hâlâ daha yönetmek istiyorlar!“ demiş.
“Bursa’yı devletin bürokratları değil paralel bazı yapılar yönetmiş yakın zamana kadar, hâlâ daha yönetmek istiyorlar” ifadesine katılıyorum.
İşte bizde tam da bu noktaya değinmeye çalışıyoruz.
Ama işin ilginç yanı giderayak dili bülbül kesilen birisinin şimdiye kadar ağzını neden bıçak açmadığı sorusunu sormak gerek.
Bu arkadaş geldiği günden itibaren solculara büyük bir yakınlık duyarak REİS ve AK PARTİ karşıtlarını önemli makamlara getirmek için şartlar koştuğu, bunun için gece gündüz mücadele verdiği, olmazsa olmazlarının içinde bu tür fikre sahip olanların olduğu, özellikle REİS ve Ak parti karşıtı Ayhan Kalyoncu için atama konusunda dayatmada bulunduğu sanki kendisi değilmiş gibi atıp tutmaya başlamış.
Hatta geldiği günden beri sağlıkta işleyen sistem karmaşık hal almış her şeyi yüzüne gözüne bulaştırdığına dair şikayetler çoğalmış, Salgın döneminde özel bir çalışma yapılamadığıyla alakalı tepkiler oluşmaya başlamış, kısaca Bursa’da belki de makamın verdiği rahatlıktan burnunun önünü görememe hissine kapılmış gibi bir manzara ortaya çıkmıştı.
Haftanın 4 günü Bursa’da 3 günü İstanbul’da geçirdiği şikayetlere konu olmuştu.
Netice de Bursa gömleği Halim Ömer Kaşıkçı‘ya 10 numara büyük gelmiş ve bu işin içinden çıkamayacağını anlamış olmalı ki sessiz sedasız arkasına bakmadan gitmek zorunda kaldı diye düşünüyorum.
“Ak parti seni Bursa gibi önemli bir kentin önemli makamına getirsin, sen solcularla iş tutarak sağlık gibi hayati önem taşıyan bir konuda koca Bursa’yı yönetmeye kalk.“
Siz hiç solcu belediyelerde Ak partili bilinen birilerini önemli yetki verildiğini duydunuz mu?
Bahsini ettiği paralel yapı meselesine gelince…
15 Temmuz’da alçak darbe girişiminde yollara tanklarla kapatan hainler kimlerin önünü açtığını hatırlatmak isterim.
Önü Darbeciler tarafından açılarak elini kolunu sallayıp geçip giden Kılıçdaroğlu benzer sol ideal de Ak parti ve REİS düşmanlarını yönetim kadrosuna getirmek isteyen kimdi?
Otur!
Yok bakan istemiş de kırmamış da gelmiş de.
Bunları kimse yemez!
Sen ne yaptın onu söyle.
Bizim oralarda “oynayamayan kişi yerim darıştır der” diye bir söz vardır.
Şimdi sende kabul et.
Bursa’nın ağırlığını kaldıramayacağını anlamış oldun.
Öyle ileri geri konuşmanın bir anlamı yok bu saatten sonra.
Rahmetli Erbakan hocamızın deyimiyle “hadi ordan” derler adama.
Bursa sağlığı çok sağlıksız bir süreç yaşadı.
Umarım Bursa sağlığı sağlıklı zemine oturtulur.
Sadece ‘benim adamım’ diyerek den işi bilmeyen liyakatsizleri bir yerlere getirip özellikle REİS ve İktidar karşıtlarının gizli maskeler altında yetkilendirilmesi gibi davasına ihanetle eş değer olduğu bilincine varılmalıdır.
Her konuda şu Bursa’nın başta siyaset olmak üzere tüm kamu kurumlarıyla sağlıklı zemine oturmasını diliyorum.
Önemli olan idari konumundaki makamlar Allah korkusu olan vicdanlı ve liyakatli insanlar gibi ehil ellere verilmesidir.
Bursa İl Sağlık Müdürlüğü görevine atanan Fevzi Yavuzyılmaz‘ı tebrik ediyor başarılar diliyorum.
Sağlığının düzelmesi temennisiyle…
.
alimce29@gmail.com
facebook.com/alimsahinmalkocoglu
twitter.com/AlimSahin
Bir cevap yazın