Cezalandıran Su faturaları! Alinur Aktaş ve yanlış giden şeyler!
Karadeniz’in eşsis yayla havalarında yalaşık 20 günlük tatilimizin sonuna geldik.
Aslında hiç bitmesin der gibiydik ama çalışma hayatı, yoğun tempo sıcak yaz günleri herkes gibi bizleri bekliyordu.
Deniz ile Yayla tatili arasında seçenek sunulsa yaylayı tercih ederim.
Zira yorgunluk yerine tam anlamıyla dinlenip enerji depoluyorsunuz.
Sağlığınızda ise hem fiziki hem de ruhen hissedilir derecede iyileşme hissediyorsunuz.
Deniz tatili ise baştan sona dinlenmek yerine tam anlamıyla yorgunluk olduğunu herkes biliyor.
Bu nedenle hem sağlığın hem tatilin zevkini yaşamak istiyorsanız ormanlarla çevrili oksijeni bol ve de temiz olan yeşilin olağanüstü seçimlerinin içinde yaşamak ve buz gibi doğal yayla suları ve bunun yanında maden sularına gömülmek istiyorsanız varın dünyanın yükseklerine takılı derim.
İnanın pişman olmayacaksınız.
Banan sorarsanız Karadeniz’i tercih edin ama ülkemizin dört bir yanı yaylaları açısından cennet olduğuna göre seçenekler kişinin zevkine kalmış demektir.
Kısa bir giriş yaptıktan sonra Bursa’nın hengameli yoğun gündemine bakalım.
Aslına bakarsanız tepkiler geliyorum diyordu.
Geldi de!
Adreslere gönderilen su faturalarında adeta ağırlaştırılmış bir cezalandırma örneği benzetmesi yapılıyor vatandaşça.
Nedir bu rakamlar?
Baktığımızda neredeyse yüzde yüze tekabül eden katlamalar söz konusu.
Neden niçin böyle bir yola gidildi anlaşılır gibi değil.
Bursa’nın bu anlamda kötü kaderi beraberinde kim gelirse gelsin devam ediyor.
Hep söylerim; Bursa’da yönetici talihsizliği var ve devam ediyor.
Okuyucularımız tarafından gönderilen mesajları harmanladım.
İşte her şeyi özetleyen cümleler şöyle;
“Yahu biz ne kötülük ettik böyle.
-Hain darbe girişiminde ilk dakikalardan itibaren en ön saflarda yer aldık, Seçimlerde gecemizi gündüzümüze kattık, Sırf REİS için her şeyimizi feda ettik ki, Bursa’mız yad ellere gitmesin.
-Kendi ellerimizle yad elleri başımıza mamur yaptık.
Hiç bir hizmet görmediğimiz gibi her fırsatta adeta boğmak için ellerinden geleni yapıyorlar.
-Çocuklarımın rızkından kesip hak etmediğimiz şekilde belediyenin soygun faturallarını ödemek zorunda kalıyoruz.
-Bu nasıl bir vicdansızlık ki, kendi adamlardımız tarafından cezalandırılıyoruz. Kendi ellerimizle belayı belayı davet etmişiz.
-Ak Parti belediyeciliği bu değil.
-REİS için dedik ama REİS’in adını kullanıp REİS’e en büyük kötülüğü yapanları başımıza memur kıldık.
-Bunlar REİS’in kaybetmesi için, vatandaşların REİS’e karşı tepkilerinin artması için adeta ellerinden geleni yapıyor.
-Bu nasıl bir Ak Parti belediyeciliği.
-Şart olsun Ailemden bu zihneyetlere artık bırakın oy vermeyi tozu bile vermem, sadece REİS içindir desteğim. Belediyeleri REİS yönetmiyor.
-Her taraf fetocu doldu.”
Benzeri ve aşırı cümleler kullanan o kadar sayısız tepkiler geliyor ki, buraya almamız mümkün olmadığı gibi haya edilecek ifadeler küfürler söz konusu.
Ne yazık ki; Bursa kamuoyu Büyükşehir’de Ak parti belediyeciliği adına gülmedi, gülemedi güldürülmedi.
İçlerinden iki elin iki parmağını bulmayacak sayıda bazı belediyelerin dışında Bursalılar Bursalıların talihsiz talihi gülmez oldu.
Ne yazık ki; Büyükşehir belediye başkanı Alinur Aktaş’la ilgili beklentiler hayal kırıklığına yol açıyor.
Atamayla geldiği dönemde “siz asıl bizi seçildikten sonra görün” anlamında benzeri ifadelerin yansıdığı konuşmalar havada kaldı.
3 yılı geçti.
Ama seçimlerden sonra da çok fazla bir şeylerin değişmediği gibi tam tersine skandalların patlak verdiği günlere şahit olduk.
Bir çok iddialara gündemin ortasında fırtınalar estirdi.
Biri de çıkıp “yok bunlar doğru değil yanlış” demedi diyemedi.
Bununla birlikte Bursa’da AK Partinin büyüklerine ve şahsımıza çirkin saldırılarda bulunan gazeteci diye geçinen bazı kafalara destek verildi.
Sonrasın da “onlarla ilişiğimizi kestik her hangi bir çalışmamız söz konusu değil” denildi.
Ama ortaya yaşanan gelişmeler, edindiğimiz bilgiler ve piyasaya serilen belgeler pek ilişiğin kesilmediğini gösteriyordu.
Tam tersine daha fazla desteklerin verildiğini ortaya koyuyordu.
Hatta bu savaşta bakalım “Nezir Asaroğlu’na kim ne yapabilecek” diye de kulis bilgisi olarak kulağımıza geliyordu.
Yani bize saldıran Nezir Asaroğlu’nu alenen savunuyordu Sayın başkan.
Açıkçası üzülmedim değil.
Kendisiyle alakalı iyi niyetimi hep korumaya çalışmıştım.
Ama tarafımıza çirkin ifadelerle saldıran Sayın Asaroğlu denilen zatı arka planda desteklemesi düşüncelerimizi değiştirdiğini söylemek zorundayım.
Maddiyat veya hatır gönül ilişkisi hiç bir zamanda ilk planda olmamalı.
İnsanlık, karşılıklı güven, saygı ve dürüstlük ilke olmalıdır.
Bu ilkeler üzerine yürümeye çalışıyoruz.
Ama muhatabınız aynı düşüncede değilse güven duygusu zedelenir.
Yüze böyle, arkadan şöyle olursa inandırıcılık tamamen ortadan kalkar.
Bu minvalde Sayın başkan Alinur Aktaş’la alakalı düşüncelerim seçimlerden bu yana ilk kez değiştiğini açık ve net olarak söylemek zorundayım.
Bu zamana kadar yanlışları, gelen şikayetleri düzelmesi adına beklenti içine girmiştik.
Ama bir Gülten Kapıcıoğlu ve diğer işleyiş konularında ki yanlışların daha da ileri taşınmasına tahammül edilmesi gibi bir durum artık söz konusu olmadığıdır.
Son olarak şahsımıza çirkin ifadelerle yakıştırma yapan utanmazlara arka planda büyük destek çıkılması özü sözü bir olabilmenin ne kadar büyük ulvi bir makam olabileceği zorluğunu bilemediğidir.
Gerek Bursalılar, gerek siyaset camiasından gerekse okuyucularımız tarafından kendisine yönelik suçlamalar, eleştirilere zaman zaman set olmaya çalışmış “biraz sabır, bekleyelim, zaman her şeyin ilacıdır, hatasız kul olmaz” gibi Ak Parti belediyeciliğinin er geç tesis edileceği yönünde telkin ve ve temennilerde bulunuyordum.
Ama artık gelen tepkilerin artık önüne geçilmediğini üzülerek söylemek zorundayım.
Aslında bahse konu yazılamayacak türden o kadar yanlışlar silsilesi var ki, bir noktadan sonra artık önüne kimsenin geçilemeyeceği bir patlamaya neden olma çizgisine ulaşmıştır
Bilhassa arka planda büyük destekler verilen zatın Bursa gündemine kara leke çalmasıyla birlikte tüm gözlerin Büyükşehir il Başkanına çevrildiği, o süreçle birlikte gelinen noktanın zararlarını sadece başkanlık koltuğuna değil Ak Parti ve davasına büyük tahribatlara ve sebebiyete nail olduğunu gördük.
Sahte ve de alçakça bir bir hesap üzerinden yazılan yazılarda şahsımıza yönelik haksızlık yapıldığını o gün bugün iyi niyetimi hala koruduğumu kendisine defalarca ifade etmiştim.
Ancak bu kez bazı beslemelerce tarafıma yapılan saldırılar nedeniyle artık yan yana durmanın hiç bir anlam ve değerinin kalmadığını söylemeliyim.
“Ayrıca Deve yükünü hamuduyla götürenlere destek verilirken biz kedi maması yemeyiz.“
Gerekirse her şey her zeminde konuşulmaya açıktır.
Sayın başkanı insan olarak sevdiğimi defalarca söylemişimdir.
Ama buna karşılık Farklı bakış açısıyla ne yazık ki; Büyükşehir şahsım adına tahammül edilecek sınırları aşmakta bir behis görmemiştir.
Öyleyse yanlış yanlıştır.
Son günlerde bir bakacak çaycısı meselesi gündem oluşmuş. Aradım inceledim sorup soruşturdum.
Gerekirse Uludağ’a gidip olayın kahramanıyla bire bir görüşeceğim.
Ama gelen bilgilere bakılırsa ortada bir zulüm var ve bu zulme seyirci kalan hatta taraf olan etkin ve yetkinler var.
Yazık çok yazık.
Bu minvalde artık yanlışlar ve hataları görmezlikten gelinecek zamanlar geçmiştir.
Yapılan her yanlış Erdoğan’a, Partiye ve davaya zarar veriyor.
Zira Ak Parti’nin durumu git gide daha da kötüye gitmiş, olası bir seçimde Bursa’da kalenin saf değiştirme tehlikesiyle karşı karşıya bırakılmıştır.
Allah herkesi nefsi arzuların esiri olmaktan korusun.
Amin.
.
alimce29@gmail.com
facebook.com/alimsahinmalkocoglu
twitter.com/AlimSahin
Bir cevap yazın