Vermeyince Mabud, neylesin Sultan Mahmut
Bu sözü günlük yaşantımızda kullanırız.
Bazen ne yaparsak yapalım olmayınca olmuyor.
Kendimizde ararız sebepleri; ”Şöyle yapsaydım bunları yaşamazdım, böyle söyleseydim böyle olmazdı” gibi.
Oysa ki yaşamın sistematik bir gidişatı var kader var kısmet var nasip var.
Külli İrade ve Cûzi irade var.
Tabi ki bunları yok saymıyoruz ama sonuç itibari ile külli irade de Allah (cc) dediği olduğu gibi Cûzi irade de Allah (cc) kullarına az bir seçme hakkı vermiştir.
Eşini, işini, arkadaşını seçme kararını sana ve aklına bırakmış.
Arkadaş edinirken ölçüp tartmıyorsan, helal peşinden giden yerine harama gideni tercih ediyorsan…
İş seçimi yaparken kolay yoldan para kazanmayı tercih ediyorsan, kişinin tamamen cûzi iradesiyle verdiği kararlar olduğu için buna ne kader ne kısmet ne de nasip diyebiliriz.
“Şüphesiz biz ona doğru yolu gösterdik. İster şükredici olsun ister nankör” (insan Sûresi 3)
Rızık kapısı Allah (cc) taahhüdü üzerinedir.
Allah (cc) ister zaruri olsun ister gayri zariri olsun rızkı sebepler eli ile vermeyi bizlere garantilemişti.
Biz ne yaparsak yapalım Allah (cc) dilediğine rızık verir..
Sultan Mahmut tebdili kıyafetiyle çarşıda dolaşırken bir kahvehaneye oturmuş.
Kahvehane de bir adam dikkatini çekmiş.
Herkes ondan bir şeyler istiyor “Tıkandı baba çay getir, tıkandı baba su getir.
Sultan Mahmut bu durumu çok merak etmiş. ”Hele baba anlat bakalım nedir bu Tıkandı baba meselesi?
Peki; deyip başlamış anlatmaya.
”Bir gece rüyamda bir çok insan gördüm ve her birinin bir çeşmesi vardı hepsi de akıyordu. Benim de akıyordu ama az akıyordu. Benimki de onların gibi aksın diye içimden geçirdim. Bir çomak aldım ve oluğu açmaya çalıştım. Ben uğraşırken çomak kırıldı ve su damlamaya başladı. Bu sefer içimden ‘onlarınki kadar akmasa da olur yeter ki eskisi kadar aksın’ dedim ve uğraşırken oluk tamamen tıkandı hiç akmamaya başladı.
Ben uğraşırken Cebrail göründü ve “Tikandı baba tıkandı hiç uğraşma artık dedi. O gün bugün adım tıkandı baba kaldı ve elimi hangi işe atsam olmadı.”
Sultan Mahmut çayını içtikten sonra dışarı çıkıp adamlarına “Her gün bu adama bir tepsi baklava getireceksiniz. Her dilimin altına da bir altın koyacaksınız ve bir ay boyunca buna devam edeceksiniz” dedi.
Ertesi akşam Sultan Mahmut’un adamları tıkandı babaya bir tepsi baklava getirdiler, tıkandı baba baklava tepsisini alıp evin yolunu tuttu. Yolda giderken “Ben bu baklavayı en iyisi satayım evin ihtiyaçlarını gidereyim” demiş.
Bir yol kenarda başlamış bağırmaya “Taze baklava güzel baklava”
Tam bu esnada oradan geçen biri baklavayı beğenip satın almış.
Baklavayı satın alan adam eve gider gitmez baklavadan bir dilim ağzına atmış ve ağzına bir şey gelmiş.
Bir bakmış ki altın şaşırmış.
Her dilimin altında bir altın.
Ertesi akşam yine tıkandı babanın baklavasını almak için yola düşmüş ve bir ay boyunca tıkandı babanın baklavalarını satın almış.
Bir ay sonra Sultan Mahmut tıkandı babaya bir bakalım deyip yanına gitmiş.
Gitmiş gitmesine de birde ne görsün bizim tıkandı baba eskisi gibi darmadağın.
Sultan: Tıkandı baba sana baklava gelmedi mi? demiş.
-Geldi Sultanım.
Peki ne yaptın sen o kadar baklavayı?
-Efendim satıp evin ihtiyaçlarını giderdim sağ olasınız demiş.
Sultan şöyle bir tebessüm etmiş; Anlaşıldı tıkandı baba hadi benimle gel deyip almış ve devletin hazinesine götürmüş.
”Baba şuradan küreği al ve hazinenin içine daldır küreğe ne gelirse hepsi senindir” demiş.
Tıkandı baba o heyecanla küreği tersten hazinenin içine daldırıp çıkarmış ve sadece bir altın ve onu da düşürmüş.
Sultan: Baba senin burada da nasibin yok, sen bizim şu askerlerle beraber git onlar sana ne yapacağını anlatır demiş.
Askerlerine “alın bu adamı Üsküdar’ın en güzel yerine götürün ve oradan bir tane taş beğensin, O taşı ne kadar uzağa atarsa o mesafe arasını ona verin” demiş.
Babayı Üsküdar’a götürüp hele şuradan bir taş al bakalım demişler.
Baba yere uzanıp küçük taşlar yerine kocaman bir kayayı almış.
-“Ne olacak şimdi” demiş.
Baba sen bu taşı atacaksın ne kadar uzağa atarsan o mesafe arasını padişahımız sana bağışladı demiş.
Adam taşı kaldırmış tam atacakken taş elinden kayıp başına düşmüş.
Adamcağız oracık ta ölmüş.
Askerler padişaha haber vermişler.
Sultan Mahmut: “VERMEYİNCE MABUT, NEYLESİN SULTAN MAHMUT…
Kalın Sağlıcakla.
Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.
Bir cevap yazın