Faruk Çelik.. Ayhan Salman.. Ak Parti’de Bayramlaşma ve yıkamakla çıkmayan pislik!
Uzun bir aradan sonra ilk defa Ak Parti’nin bayramlaşma törenine katıldım.
Hem sevindim hem hüzünlendim.
Sevindim çünkü; bir heyecan gördüm.
Üzüldüm çünkü; kenara çekilip geçmişle ilgili analiz yapma imkanı buldum.
Kimler yoktu ki..
Eski yeni tanıdık tanımadık yüzler ve Ak Parti’nin ilk kuruluş yılları.
İlk defa kurucu il başkanı olarak Şevket Orhan’ı bayramlaşmada göremedim.
İyi tarafı şuydu ki, Cemalettin Torun tarafından kırılan, itlenen, dışlanan birçok kişi ordaydı.
En dikkatimi çeken mi?
Altan Karapaşaoğlu.
İşte o an bütün şimşekler kafamda çakmaya başladı.
Ak Parti Bursa da niye bu hale geldi? Sorusunu onu görünce anladım.
Ak Parti ilk kuruluş yıllarında parti içinde sevilen, sayılan Tayip Erdoğan’ın abi diye hitap ettiği insandı.
Sonra Altan Karapaşaoğlu bu parti de kavganın fitilini ateşleyen taraf oldu.
Bursa ilk defa onun döneminde Ankara’ya şikayet dosyaları taşır oldu.
Yalan yanlış iftira altı boş ama bir şeyler de başlamış oluyordu.
Sonra Hayrettin Çakmak milletvekili oldu.
Karapaşaoğlu’nun bıraktığı mirası aklının önüne geçti.
Altan abisinden öğrendiği dosya taşımla işini o daha da ileri taşıdı.
Tek amaç iki de bir Ankara ya kendi önlerinde engel gördükleri Faruk Çelik’i şikayet etmekten başka bir şey değildi.
Ama Sayın Çelik, bütün bunlara göz yumuyor, Bursa hizmetlerinden vazgeçmiyor, çokta umursamıyordu.
Oysa Hayrettin Çakmak, Faruk Çelik sayesinde Başkan oluyor ve milletvekili oluyordu.
Aslında sayesinde derken nasibi de varmış.
Ama hırsı akıllarının önüne geçiyor daha da ileri gidiyorlardı.
Ama birlik olmayı unutmuş, ‘Ben’ olma edasıyla her türlü ayak oyunlarının içinde oluyorlardı.
Sonuç : Karapaşaoğlu liste dışı kalıyor, Hayrettin Çakmak son anda ikinci sıradan siliniyor, Faruk Çelik kabinede Ak Parti iktidarıyla beraber on altı senedir görev yapıyor.
Yetmiyor, Urfa’yı yatırıma boğuyor, yüzde 71 buçukla seçim sonucu kazanıyor, “Mesele kişisel değil, ülke meselesi” diyor ve halen görevine devam ediyordu.
Teşkilatın bütün kademelerinde yer almış büyük usta ilk defa kafasını dinleme imkanını buluyordu.
Kavganın temellerini atanlar dışarıdayken bıraktıkları mirası Cemalettin Torun devralıyor, hedefi daha da büyültüyor, Bülent Arınç’ı başbakan yapmaya kalkıyor, Bülent Arınç’la beraber Faruk Çelik’e kürsülerden ateş ediyorlardı.
Yetmiyor.. Gazetecileri karşısına alan Torun, avukatlığın verdiği güçle en ufak eleştiriyi mahkemelere taşıyor, parti içindekilere de ihraç sopasını gösteriyordu.
Nihayetinde bu kavganın neticesinde AK Parti’yi kendi içinde kaynatmaya, samimi insanları soğutmaya, kendi çiftlikleri gibi kullanmaya başlamaları davayı bu noktaya getiriyordu.
Bütün bunların yanında Cakmak’ın ateşiyle Nagib Vardar döneminde ilçe başkanlarını yanına alıyor, Şikayet dosyalarını da ilçe başkanları vasıtasıyla Ankara’ya taşıyor ve en büyük postacısı da Tahsin Kara oluyordu.
Sonuç ta bu kavgada Tahsin Kara karalar bağlıyor o gün bugün dür o da nadasa kalıyordu.
Şimdi Bütün bu enkazın toparlanması şu ana kadar adam gibi duruş sergileyen Ayhan Salman’a düşüyor.
İşi hakikaten zor…
Gerçi bu bayramlaşmada teşkilat ve Sayın Salman Müezzinoğlu’nun Gümülcine de bayramlarda cebine leblebi doldurma hikayesini dinleyemedi ama en azından Müezzinoğlu konuşmasını kısa kesti.
Bu şu demek oluyor; Başkan Salman Müezzinoğlu gibi bir faciayla uğraşmayacak.
Şimdi imam kendisi..
Herkesi kucaklayacak, her kesime ihtiyacı olacak, birlik beraberlik ve kimsenin adamı olmayacak kriterlerinin büyük göstergeleri mevcut kendisinde.
Beklenti yüksek.
Sayın Salman’ın işi her ne kadar zor görünse de bir o kadar da kolay.
Çünkü kimsenin adamı olarak değil, Direk Reisin atamasıyla gelmiş birisi.
O yüzden korkusuzca cesaretle sorunların üzerine gideceğinden eminim.
Belki de hiç bir dönem bir il başkanının eli bu kadar güçlü olmamıştı.
Kendisine düşen geçmişte yapılanları, hafızayı ve parti hafızasını iyi analiz ederse bu hataların hiç birisi ortaya konmamış olur.
Davanın samimi insanları nasıl tek tek dışarıda bırakıldıysa, şimdi o samimi Ömerleri bulacağından eminim.
Aslında hastalık belli.
Doğru bir teşhisle eğer doğru ilacı verebilir ise tedavi süreci hızlanacak ve çabuk toparlanma sürecine girecek.
Ama gördüğüm o ki, zaman zaman bunu Cumhur-u Reis Tayip Erdoğan’ın etrafında da görüyorum, hızla kenarını çevrelemeye çalışan insanlar var.
Bunu ne kadar başaracaklar ya da başaramayacaklar bunu zaman içinde göreceğiz.
Bugün Merinosta ki bayramlaşmada içişleri bürokratıyla samimi bir tavır sergileyen Davut Gürkan gibi.
İbrahim Güney’in masum hane duruşu, ben buradayım edası Sayın Salman’a ne kadar etkili olacak zaman gösterecek.
Hasan Kılıç’ın platform üzerinde kağıtlarla eller beni işte görsün edasıyla dolaşması, o notların içeriğinden çok kafasının içindeki planını zaman içinde anlayacak Başkan Salman.
İnegöl teşkilatının İnegöllü gençlik kolları başkanının Ahmet Kılıç‘la beraber gençleri yönetime sokma çabalarının yararlı mı zararlı mı olacağı zamanla anlaşılacak.
AK Parti’in şu anda tecrübeli isimlere ve parti hafızasını bilen isimlere ihtiyacı var.
Teşkilatın önünde nezih bir konuşma yapan Ayhan Salman, o konuşmaya bağlı kalacağının sinyallerini verse de bağlı kalmaması için puslu havayı seven kurtların olduğu gerçeğini ticari hayatından bilen biri olarak görüyorum Sayın Salman’ı.
Siyasette bazen bedel ödemek çok ağır olabiliyor.
Umarım bu bedeli siyaseten Ayhan Salman ödemez.
Hemen burada şunu söylemeliyim ki; Bursa siyaseti hizmeti en yoğun aldığı dönem Faruk Çelik dönemidir.
Ama artık söylenmeyecek yada saklanacak bir tarafı yok.
Siyaseten ödediği bedel mi?
Bugün şifrelerini çözersek ayağına yediği kurşun, Fetö’nün Urfa’ya göndermek için ortaya koyduğu entrikalar ve kavgayı başlatanlarla birlikte ne kadar açık değil mi?
Başka şunu söyleyebilirim ki, Bakan Faruk Çelik’e burada oluğu zaman rahat top kuşturamayacağını anlayanlar kendilerince siyasi tayin yaparak bedel ödettiler.
Milli tarımdan bahsederken ne kadar tehlikeli bir oyun olduğunu bilse de ülke için gerekli olduğunu korkusuzca uygulayarak tohum ve et baronlarının hedefi haline geliyor, güya Bursa’da bazı kişiler de bir yerlerine kına yakıyorlardı.
Bu bir siyasi bedelse bunu ödemekten hiç bir zaman yüksünmedi Sayın Çelik.
Yerli hayvancılık derken, bakanlığının gittiği ertesi gün hayvan ithalatının önü açılıyor yerli üretim kenara bırakılıyordu. Ve bugün hala kapısının aşındırıldığı günler yaşanıyordu.
Onun gitmesiyle maalesef tam da et baronlarının istediği olmuş oluyordu..
Bu zaman içinde daha iyi anlaşılmasına sebep olacak Sayın Çelik’in.
İşte bu hafızalar göz önüne alınarak en iyiyi yapmak adına bir bedel ödemeyi göze alabilmeli siyasetçi.
Ayhan Salman mı?
Zaten il başkanlığı görevini kabul etmiş olmakla bir şeylerin bedelini ödemeye hazır olduğunun göstergesi bence.
Sonuç mu?
Bu pislik eğer pislikse yıkanmayla geçer.
Ama korkum şu ki; Yıkanmayla geçmeyen tek pislik kalplerde yağ bağlamış haset ve art niyettir.
Tavsiyem mi? Kalplerinizi gözden geçirin.
Bayramınız kutlu olsun.
Kalın sağlıcakla.
.
facebook.com/alimsahinmalkocoglu
twitter.com/AlimSahin
Bir cevap yazın