Güç zehirlenmesi ve Hüdayi Yazıcı… Siyasetin çakalları… Tahsin Kara iş başında!

08 Ocak 2017 Pazar, 00:10

Yıldızlar yörüngelerinden çıkamazlar.

Aynı galaksi içerisinde hep geçmişiyle yaşarlar.

Aslında insanoğlu da böyledir.

Makama ve mevkiye gelir, parayla tanışır, para dostlukları bozar, iş paylaşmaya geldimi eğer akıllı konuşamıyorlarsa dostlukları da makamları da bitirirler.

Eğer menfaatleri kendilerine ağır basıyorsa ve bu menfaat çarkının bozulmasını istemiyorlarsa akıllı insanlar bu çarkın içinde dönmeye devam ederler.

Bunun niçin söyledim?

Yıllarca siyaset yaptığı Ak Parti içinde yakın çevresine Ben bir dönem ilçe başkanlığı yapayım benim hayalim bu diyen Hüdayi Yazıcı’nın makam ve parayla tanışmış olması farklı davranmasına en büyük örnek.

6 yüz, 7 yüz binler harcanarak yapılan ilçe başkanlığının beyaz koltukları bugün Hüdayi Yazıcı’da güç zehirlenmesinin en büyük örneği.

Geçmişte gardrobuna kayyum atanan, bugün gardrobu TMSF modunda giyinmesi paranın tamda gücü.

Kimin kimin parasında gözü varsa Allah gözünün çıkarsın.

Biz bir şeyin hesabını yapmaktan daha ziyade, zamanında ilçe yönetimindeyken Yavuzselim meydanındaki mitinglerde balkondan bakan insanlara, “Yavuzselimin halkına tepeden bakmayın” deyip halkı aşağıya davet eden Hüdayi Yazıcı’nın Bugün Yavuzselim halkına tepeden bakması meydanda konuşulan en büyük konu.

Zamanında tepeden bakanları eleştirenler bugün tepeden bakmayı meslek haline getirdiler.

Geçmişte ilk ilçe başkanı olduğunu da gazeteci arkadaşımız Yusuf Kayışoğlu’nun kaleme aldığı ‘Yıldırım İlçe de herkesin elinde Ayfon telefonlar modası,’ bugün beyaz koltuklara led ışıklı ilçe yönetimine dönüştü.

Bütün bunlar yaşanırken son dönemde sosyal medyada bazı gazetelerde Yıldırım’a bir aday çıktığı söyleniyor..

Hem de çocuğu yaşında.

En doğal hakkı mı?

Evet.

Ama çocuğu yaşında ki bir insanın bugün kulislerde ne için aday olduğunu söylerken, Yıldırım ilçenin yönetilemediğinden bahsediyorsa gerisini varın siz düşünün.

Geçmişte siyasette özellikle Ak Parti döneminde il başkanının, ilçe başkanının milletvekillerinin Üniversite mezunu olması gibi bir saçma şarttan bahsediliyordu.
Aslında şimdi düşünüyorum ki, bu üniversite mezunu olayı FETO’nun en büyük tezgahı.

Siyasete üniversite mezunlarını yerleştirme sevdası adında operasyonun en güzel kılıfı.

Çünkü, kırk yıllık yapılanmada işin ehillerine değil de nasıl alındığı belli olunmayan diplomalar yapmaya başladı.

Memleket lise mezunu başbakanı görmüşken il başkanı, ilçe başkanı üniversiteliyim edasıyla çaka satmaya başladılar.
Cemalettin Torun Üniversite mezunu avukatlık diploması var da ne oldu?

Teşkilatları paramparça eden, toparlayamayan, birbirine düşürüldüğü bir ortamda..

İl başkanı Cemalettin Torun, İlçe başkanı Hüdayi yazıcı.
Al birini vur ötekine.

Bu modaya Sayın Yazıcı üniversite mezunu olacağım diye uymuş mudur bilmiyorum.
Ama Ak Parti de siyaset yapanların, üniversite mezunu olanların bu üniversite diplomalarını nasıl aldıklarını acilen sorgulanması gerekiyor.
Eğer Hüdayi Yazıcı Üniversite diploması aldıysa ki, söylentiler var derhal araştırılmalı.

Hani Allah selametlik versin.

Ragıp Vardar’ın diploması araştırıldı da bir Boğaziçi faciası yaşandı ya.

Hüdayi yazıcı için aynı facia yaşanırmı diye merak ediyorum.

Bizim bildiğimiz Hüdayi Yazıcı’nın elektrik lisesinden terk olduğuna dair.

İşte bunun için kötü örnek oldunuz da bugün Yıldırım’a, ortada hiçbir şey yokken adaylığını açıklayan vatandaşta ben Üniversite mezunuyum diye dolaşıyor.
Hay üniversiteniz başınıza batsın.
FETÖ’nün da üniversitesi vardı.

“Ehil olun ehil, siyasette pişin pişin. Yıllarca entrika adına ihtisas yapmayıp dişinizle tırnağıonızla dürüstlüğü ilke edinerek, benimseyerek, Reisin ilkesini çizgi edinerek Emek verin emek.”

Üç kuruşa on kuruşluk mama yerine, üç kuruşun karşılığını hak edin.

Mekke’nin fethinde bizim peygamberimiz işi nasıl ehline verdiyse sizde ehiller yetiştirin.

Hani derler ya “Okumak cahilliği alır, eşeklik baki kalır.”

Eşeklik baki kaldığı için FETÖ’nun diplomalı eşekleri bu memlekette darbe yapmaya kalktı.

Ve FETÖ’nun projesi olan üniversite mezunları siyasetin içine yerleştiler.

Mevcut Yıldırım ilçe Başkanı Hüdayi Yazıcı da kongre süreci yaklaştığında delegelere bu özelliğini (Üniversite) kullanmaya kalkarsa Yıldırım delegesi buna artık pirim vermez.

Yıldırım delegesi insanlığa, adamlığa dostluğa, samimiyete, kırk yıllık arkadaşlıkları satmamaya önem verir.

Çünkü Anadolu’dur Yıldırım halkı.

Ve Anadolu, o başındaki ananın bütün şevkatliğini gösterir insanlara.

Samimiyetsizliğin cezasını da çok ağır ödetir.

Yıllarca siyaset yaptığın Süleyman Konuk’u nasıl sattığını şu anda Yavuzselim, Arabayatağı, Mevlana , Ulus konuşuyor artık.

Çünkü gerçekler zaman içerisinde açığa çıkıyor.

Geçenlerde Yıldırım’ın sevilen yüzü, hatırlı insanı Mehmet Adanur’un cenazesi vardı.
Abisi vefat etmişti.

Allah rahmet etsin.

Hüdayi Yazıcı’da cenazedeydi.
Ama ne hikmetse Mehmet Adanur’a o tavşanın ürkek yüreğiyle yaklaşıyordu.

Aklıma gelmedi değil.
Süleyman Konuk’a yapmış olduğun satışı Mehmet Adanur’a da mı yaptın yoksa?

Mehmet Adanur yıllarca siyasetinde seni sonuna kadar savundu.

Cenazesine gelmiş olman onu sevdiğinden mi yoksa beni affeder mi modu onu bilmiyorum.
Ama bu insanlar seni affetse bile şunu hiçbir zaman unutma ki seni Affetmeyecekler var. Allah’ta önce kulum affetsin der.

Bunu niye mi söylüyorum.

Değil mi ki, sen Bursa’nın yılın enlerinde yılın bedduacısı seçildin.

Bunu da ben seçmedim ha.

Kişiye yaptığın bedduaların haricinde önüne gelenle takışılana yapılan bedduaların tepkisi vardı.

İnanmıyorsan gir siteye oylamaya bak.

Zaman gelir reyting kırdığın bedduaların noktasına kadar satırlara dökülür.

Yani bir insan da ortak şikayetler hep aynı ise problem bende ya da Yıldırım halkında değil sende.

Ama bildiğim bir şey var.

Yaşattığın kadar her şeyi yaşayacaksın.

Bunu ben demiyorum.
Bunu benim inandığım dinim diyor.

Mazlum insanları yönetiminin içerisinde dışlayarak, baskı yaparak, horlayarak, aşağılayarak, kimse selam vermesin, konuşmasın telkininde bulunarak yıldırmış olman artık senin de bu yıldırımda horlanmana sebep olacak.

Kim ne ekerse onu biçecek.

Hak ve adalet tecelli eden mutlaktır, hakimdir.

Bedduanın ağırlığı iki cihanı sararda ben ne etimin muhasebesi için artık zerre vakit kalmaz.

Bence bu konuyu, bu zulmü ve delegeleri her seçimde bana vermek zorundalar modundan çık.

Gerçi delegelerin içinde köyünden ve eşrafından olan insanlarda var bunu da biliyorum.

Yüzlerce delegenin yerine sadece onda birine oy kullandırdığınızı da biliyorum.

Ama şunu çok iyi biliyorum ki, delegeler sana acaip şekilde doluyor.

Bil istedim.

Yani son sözüm şu ki; Men Dakka Dukka.

“Eden bulur”

Yıllarca mücadele ettin, o koltuğu bir gün kaybedersen sittin sene bir daha koltuk bulamazsın, eskisi gibi tabureye oturmaya devam edersin.

Hani o eski dostlukların hatırına dükkanına geldiğimde ara ara siyaseten sohbet ettiğimizde oturduğun koltuk ile şimdi ki beyaz koltuğun analiz ederken, ben nerede hata yaptım diye gerçekleri önüne koyarak sorgulama yaparsın.

Bu da benden sana dost tavsiyesi olsun.

SİYASETİN ÇAKALLARI!

Bir söz vardır ‘kocakarı tipisi’.

Kış yüzünü işte o kocakarı tipisiyle gösterdi.

Bazı siyasetçiler de bunu işaret olarak algılamış olmalı.

Kurtlar puslu havayı sever ama çakallar yolunu kaybeder.

Kıyıda köşede kalmışlar zaman zaman bu gibi dönemlerden pay kapmaya çalışır.

Hamsinin kulağına su kaçmıyor ama kar nasıl kaçıyor işte onu en iyi bilen tipler.

Bir yerlerden kulaklarına tipi çarpmış ki hareketlenmeler başlamış..

KARA İŞBAŞINDA

Ne hikmetse unutulmuş adetleri yeniden canlandırmış, ilk zamanlarda yaptığı gibi işe hemşerilerine yemek vermekle başlamış.

İyi de etmiş aslında!