İdam, adalet terazisinin üst birimidir
İdam cezası, tarih boyu, bütün insanlık ve medeniyetler tarafından,adaletin olmazsa olmazı olarak görülüp kabul edilmiştir.
Bugün birçok ülkede idam cezası vardır. Tarihi gerçek devam etmektedir. Avrupa Birliği gibi bazı ülkeler, idam cezasını kaldırmış, sömürü liderliğini devam ettirmek için milletleri kabule zorlama gayretindeler. Cani, 38 kişiyi keyfi öldürüp, kahramanlık taslıyor. Millet onu besleyecek? Cinayet mazlumları, adalet bekleyecek? Bu zulümdür. İnsanlık için, Halep vahşetini seyretmek kadar acıdır. Kendi zulmünü, “Hadisenin gereği”olarak görmek, Hakk ölçülerinin kaybından doğan bir ateist hastalığıdır.
Adaletin olmazsa olmaz bir gereğini, özellikle zirve noktasındaki şartını,çeşitli bahanelerle ortadan kaldırmak, akıl eksikliğinden değilse, hıyanet veya şarlatanlıktır. O halde, idam cezasını getirmekle kalmayıp, bu adalet cinayetnin nedenlerini düşünüp köklü tedbir gerekmektedir.
İdamı kaldırmak, caniye, teröriste, “Ölme öldür ben seni korurum” deyip cezanın ıslah edici gücünü inkar etmektir. Ekmel-i ve eşref-i mahluk olaninsanı öldürenin cezasının, bir tekme atma cezasıyla aynı dereceden olması, insani yüceliği idrakten acizliktir. Cinayete has olan cezayı yok etmek, adaleti temelden tahriptir. “Ben korunurum” deyip, mazlum hayatını değersiz kılmaktır. “Kısasta hayat vardır.”
“Kıyafetin bozuk, şapkan yok” gibi bahanelerle idam da bu özel cezayı, adaleti tahrip, insanlığa hakaret ve cezanın ıslah edici gücünü yok etmektir Kısas gerçeği, tarihen dikkatle altı çizilmiş bir gerçektir. Hiçbir suç için, bir sınır tahdidi yok? Yalnız caniler için tarih boyu uygulanan denk ceza niçin suç?
Bir: Kendilerinden korkuyorlar. İki: Beşler ve tüm sömürgeciler, dışardan terörist, ülke içinden hain besleyerek ülkelerle uzaktan savaşıyorlar. Zayıf düşürüp sömürü ve emre hazır hale getiriyorlar. Gerek terörist, gerekse içerdeki hainlerine, “İdam olmadıktan sonra, sizi kurtarırız” deyip ucuz kiralıyorlar ve çok talip buluyorlar. Apo ve Selman Rüştü meşhur örneklerdir.
Mesele burada bitmiyor. “Adalet mülkün esasıdır.” Adalet raydan çıkarılıncabütün toplumlarda huzursuzluk başlıyor, büyüyor. Düşünce sağlığı da kayboluyor. Ekmel-i ve eşref-i mahluk insan maymunlaşıyor,edeb, ahlak, haya tanımaz hale geliyor. Toplum huzursuzluklarının temelinde, ölümsüz insani değerlerin ve “Şeriatın kestiği parmak acımaz”dedirten adaletin artık suçu tayinde kısas bilincini kaybedip keyfileştiği ve güvensizleştiği kanaatinin büyük payı vardır.
Milletlerin kalkınmalarını, hayat damarlarını kesen ahlaksızlık, terör, darbe ve anarşi namına ne kadar hainlik ve alçaklıklar varsa, idam cezasını kaldırılmasıyla birlikte, adeta seralarda beslenip büyütülmeye başlanmıştır.Öyle ki, “Gösteri, protesto” der, yakar yıkar; “Özgürlük” der anarşi körükler; “İki ağaç”ı bahane eder, darbe düzenler, millete milyarlara mal olurlar. Gezi darbe teşebbüsünün tahribatına destek için, gece yarısına kadar bütün mahalleyi, tencere-tava çalarak rahatsız ederler. Çünkü, “Adaletin vicdanlardaki çivisi çıkmıştır.”
Adaletin çivisi idamdır. Özellikle terör, hıyanet ve darbe besiciliğiyleörtülü savaşa başlayan dost maskeli düşmanlarla içerden hain ittifakı, dünyayı fesada vermektedir. Bu fitne savaşları İslam, İslam ülkeleri ve kalkınan Türkiye’yi ana hedef yapmıştır. Bu bütün dünyayı fesada verecek çapta bir fitnedir. Sabahı ise, fitnecilerin değil insanlığın, iman, ahlakı, adalet cephesinin olacaktır. Aksi, şerefli insanlık için yaratılmış dünyayı, insansız bırakmaktır. Zaten, imani, ahlaki güzellikleri devam ettiren risalet, “Ebedi risalet” diye sıfatıyla beraber kullanılır.
Zulüm bulutu bu düşmanlıklar, adaletin vicdanlara taşınmasında, hayattan üstün değerlerin hayat haline gelmesinde önemli imkanlardır. Düşman ve hainlerin, adaletin çivisi olan idam cezasını istememesi,düşmanın da, onunönemini tasdik veteyididir.
Burada en önemli hususlardan biri de, kanun yazılımında açık, net, efradını cami, ağyarını mani kavramlar kullanılmasıdır. Bu bakımdan, “Kısas” gibi tarih boyu bildiğimiz kavramların yer almasında özel bir imkan, güç ve yarar vardır. Bu, “Sivil anayasa” kavramının ihmal edilemez vasıflarındandır.
Selâm ve dua.
Hasan Aksay – yeniakit.com.tr
Bir cevap yazın