Müezzinoğlu, Hüdayi Yazıcı, Müdür bey, Çolak!
Bursa da siyaset son haftalarda Ak parti’nin danışma facialarıyla gündemde.
Beklenilenin aksine küçük bir salonda İl danışma meclisi toplandı.
Kimler vardı danışmak için!!!
Sayalım; Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, İl müdürü Cemalettin Torun, Ak kadınların otoriter lideri Nihal Gökten ve Başkan Altepe’nin yasal olmayan iddialarına açıklık getiremeyen vekili.
Tam bir ekip ruhu içinde sahnedeki masaya kurulan dörtlü.
Hepsi bir yana da malum başkan vekili orda ne iş yapar biri açıklasın.
Hani il danışma ya, adı üzerinde bilinenler, yanlış bilinenler, doğru bilinenler yada bilinmeyenlerin danışılacağı toplantı.
Salonda kimler var?
İl yönetimden gelmeyenler; Bu sayı iki den fazla olduğu söyleniyor.
İlçe yönetimlerinden gelmeyenler; Bu sayının yüksek olduğu söyleniyor.
Kadın kollarından gelmeyenler; Bu sayının 20’ye yakın olduğu söyleniyor.
Yani kadınların yarısı danışmayı sallamadığı görülüyor.
Zaten tabandan kimse yok.
Dolayısıyla küçücük bir salonu bile dolduramayan koca Ak Parti’nin kıstırılmış toplantısı.
Her zaman ki gibi müdür bey sahnede.
Ne söylediği muğlak, anlaşılamayan ve net olmayan kelimelerle ‘kimsenin bir şey anlamadığı’ şikayetlerine konu olan konuşmasından doğrusu bana aktarılanlardan bende bir şey anlamadım.
Yani, net ifadeler olmadığı gibi ortada net bir duruş yok manasına tekabül eder.
Zaten foto karelerinden de anlaşılacağı üzere konuşmalar devam ederken katılımcılar foto çektirmekle meşgul oldukları gözleniyor.
Toplam beş altı sıralık 10-20 metre genişliğinde bir alan.
İşte Efsane liderin efsane partisinin Bursa’da geldiği nokta!
Şimdi ben söylenenler diyorum ama aslına bakarsanız tam da tepe noktasında olayları net gözlemlediğimi ifade etmek isterim!..
Yani….
SONUNA KADAR TERK ETMESİN!
Şimdi şunu sorgulamak gerekir.
Bu kadar büyük rağbetin olduğu bir danışmada sık sık “toplantı bitene kadar kimse salonu terk etmesin” direktifi verenler neyin korkusunu yaşıyor dersiniz.
Özellikle mesaj yoluyla sık sık kimse yerinden ayrılmasın hatırlatmaları da tarihe geçecek kayda değer bir organizasyon olsa gerek.
Bir dostumun şu şikayeti tarihe altın harflerle, yok yok dünyanın en pahalı incisiyle yazılacak türden.
“Öyle korku içinde kaldım ki lavaboya kendimi zor attım.”
Bu büyük mücadele de dostumuzun galip çıktığına sevindim.
Yoksa Hazirun istemese de salonu terk etmek zorunda kalacağı nahoş bir durum vuku bulacakmış.
Bunlar teferruat.
Şimdi hem kuru hem de taze fasulyenin şu faydalarını sıralayalım:
Bursa’nın ve Türkiye’nin sağlığından sorumlu kişisi Sayın Bakan.
Orada ne anlattı dersiniz?
Belki çok belki az ama bir şeyler anlattı.
Sonuç: Sıfıra fısır, fısıra sıfır.
Niye mi?
Yıldırım İlçe Başkanı Hüdayi Yazıcı’nın sorduğu bir soruyu mercekle yelim.
Sayın bakana Yıldırım’da sağlık sorunu alabildiğine arapsaçına döndüğünü, problemlerin birbirini kovaladığı, Sağlığın durumunun içler acısı olduğu, randevu ve taleplerin karşılanmasında yetersiz kalındığı, fiziki anlamda sağlık hizmetlerinin Yıldırım’ın yükünü kaldıramadığı, beraberinde Yıldırım Sağlık Kompleksinin enkaz olduğu, şu ana kadar her hangi bir gelişme yaşanmadığı manasına gelen sorusuna cevap istemiş…
Tabi soru böyle değil.
Zira içeriği daraltılan danışmalardan bir şey çıkmayacağı herkes tarafından hafızalara kazındığı için biz kıstırılmış içeriği serbest bırakarak aktarmak istedik.
Tüm sorunları bire bir bakana aktaran Sayın Yazıcı’nın bu girişimi ne oldu dersiniz?
Erzurum havalarını andıran sen oyna, gel oyna misali.
Bursa ve bursa halkı bir süre daha hikayelerle çekmeye mahkum.
El mahkum, söz mahkum, dil mahkum.
Bursa bu bakana mahkum.
Eyvah ki ey vah.
Bu anlayış ve tarz ile Bursa’da ne sağlık sorunları biter, ne yapılaşma, ne dönüşüm ne de trafik.
Bursa için çözüm noktası olarak bir eylem planı yapamayanlar, yarın kimsenin yüzüne bakacak yüzleri olamaz.
NİLÜFER ‘AK’LANACAK! (MIŞ)
Önceki gün AK Parti Nilüfer İlçe Teşkilatı danışma yapmış.
Hemideeem 40’ıncı kez.
Ha bu öyle böyle değil.
Tamı tam genişçe ve açıkça.
Öyle Kıstırılarak değil.
Manzara süper.
Kime göre?
Başkan ve yönetimine…
Oysa genişletildiği söylenen danışmanın yapıldığı Buzzpark’ta ki salona bakın, tam bir fiyasko.
Yani eskisi gibi artık danışmaların bir esprisinin yok.
ÖNCE KENDİNİZİ AKLAYIN!
Bakın ‘Ak Nilüfer’in ilçe başkanı Celil Çolak efendi ne demiş.
“Siyasetin en ana malzemesi etkin iletişimdir. Yani insanlara dokunmaktır. Ben ve çalışma arkadaşlarım göreve geldiğimiz ilk günden bu yana Nilüferlilerin gönüllerini fethetmek için çabalıyoruz. Niyetimiz hayır olduğu için akıbetimizin de hayır olacağını biliyoruz. Nilüfer’i ya ‘AK’layacağız, ya ‘AK’layacağız.”
Ne güzel süslü kelimeler ufkumuzu aydınlatıyor..
Duyunca bile mest oluyor insan.
Siyasetin ana malzemesi etkin iletişim olduğuna göre Faaliyet raporundaki iletişiminize herkesi hayran bıraktığınız dan şüphe yok.
İnsana dokunmadan da gereğini yapma yeteneğinize hayran bırakan Çolak bey.
Nilüfer Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’in faaliyet raporuna Ak Parti olarak top yekun evet diyerek niyetinizin hayır olmadığını ortaya koydunuz.
Evet dediniz..
Siz bu hareketinizle Nilüferlilerin değil de Bozbey’in gönlünü feth ettiğinizden şüphe yok.
Siz bırakın Nilüfer’i de önce kendinizi aklayın.
Bu iddialara cevap verin neden böyle oldu diye.?
Podyumparkla ilgili iddialara bir açıklık getirin neden böyle oluyor diye?
Yönetiminizle ilgili ortaya atılan iddialarla ilgili net bir şeyler konuşun artık.
OLACAĞI BUDUR!
Hemen hemen tüm teşkilatlarda böyle desek yalan olmaz.
Mahalle başkanlarından tutunda tüm üyelere kadar insanları küstürür seniz olacağı budur.
Soru soranları azarlarsanız, sormaya kalkanları susturursanız, yoook sesli değil yazılı gönderin derseniz, soruların akıbetini meçhul bırakırsanız olacağı budur.
Sonunda da “siz paralelci misiniz” diye soru soranları neredeyse linç edecek duruma getirirseniz olacağı budur.
Teşkilatların sorunlarını, dertlerini dinlemek yerine kendi borazanınızı öttürür seniz olacağı burdur.
İnsanlara “Herkes gelecek gelmek zorunda dır, gelmeyenler hesabını verir” dayatmasında bulunursanız olacağı burdur.
Gelenlere de dikta yaparak kimse salondan ayrılmayacak derseniz olacağı budur.
Zorla salona getirdiğiniz insanların istek ve taleplerini dinlemez, geri çevirirseniz, dertlerine derman olmazsanız olacağı budur.
Koltuk rahatlığıyla başkalarının derdiyle dertlenmek o başkalarının sırtından siyasi rant sağlamaya kalkarsanız olacağı budur.
Erdoğan’ın yüzü suyu hürmetine, onun etiketiyle koltuk ve makamlarla şereflenip sonra milletin ahını alırsanız olacağı budur.
Seçimlerde gecesini gündüzüne katan dava erlerini, evinden, çocuğundan, işinden, eşinden feragat ederek gece gündüz sahada partisi için alın teri akıtanlara değer vermezseniz olacağı budur.
Bu emektarlara size ulaşmakta zorluk çıkarırsanız, ulaştığında da hiçbir derdiyle dertlenip, çare olmazsanız olacağı budur.
O dava erleri yerine kendi adamlarınızı belediyelere, kamu kurumlarına, özel şirketlere yerleştirip milletin ahını alırsanız olacağı budur.
Ama siz yönetimlerde istediğiniz gibi at koşturun, protokollerde bir eli yağda bir eli balda hayat sürün, gerek Osmangazi de, gerek Yıldırım’da, gerek Nilüfer’de ve diğer ilçelerde çocuklarına ekmek götüremeyen dava erlerine, (kadın olsun erkek olsun) bir sillede siz vurursanız olacağı budur.
Hastalığına rağmen sahalarda gece gündüz çalışarak seçim sonrası unutulup kenara atılan, bir daha aranmayıp sorulmayan ve bugün kanserin pençesinde ölüm kalım mücadelesi veren kadınlarımızı zehir olup damlamaz sanız olacağı budur.
Vefasızlığın en bu kadarı da olmaz dedirten sizler…
Kanser hastası dava hanımı bayan ablamızın bir yandan çocukları okurken kendisi acılar içinde kaderiyle baş başa bırakmanızın hesabını Allah’a vereceğiniz günü bekleyin.
EL VİCDAN RECEP ALTEPE EL VİCDAN!
Ve Sayın Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe.
Fakir, parasız pulsuz, iki çocuğu ve özürlü hastasıyla, kendisi de kanserin pençesinde, belki de ömrünün son zamanlarını geçiren birinin suyu kesilerek adeta işkence yapılan ve sizin o koltuklara oturmanız için her şeyini feda eden bir ablamızın içinden geçenleri düşünün.
Anap döneminde fakir, parası olmayan, BUSKİ’ye borcu olanların suyunu bırakın kesmeyi komple silinirken siz fakirin, yetimin, hastanın hakkını gözetmeyi unutmuş, kendi dünyanızla renkli alemlerde yüzer olmuşsunuz.
Zenginlere dokunmayıp, milyarlarca borcu olanlara göz yumulduğu bir ortamda fakire bir damla suyu zehir eden BUSKİ.
Ey Allah’ın suyunu parayla satanlar…
Unutmayın ki fakirin derdiyle dertlenmeyip uğraşmayanlardan Allah uğraşır.
Vicdanları yeniden muhasebe etmeye davet ediyorum.
Ve bu ablamızın çaresizliğine çare olmaya davet ediyorum.
(((7/24 Kulis Takip )))
Hep yazdım, söyledim, yazar, söylerim… Bursa’da adam kalmadı mı da Müezzinoğlu tepeden Bursa’ya konduruldu. tavla oynayan, bisiklet binen BAKANIMIZ kusura bakmasın, koltuğunu dolduramadı, ağırlığı olmadığını gösterdi. Milletin vekilleri zaten bir başka alem.. kim koydu onları sıraya, dışarıda kimler kaldı. AK PARTİNİN MAYASINI ATANLAR bir kenarda yalnız bırakıldı, koltuklar, menfaatcilerle dolduruldu.Mayadaki ideal ve ideoloji nerede kaldı… Bugünkü çatlak ve yaraların esas mesulleri kimlerdir?
Dünya, makam ve menfaat hiç kimseye baki değildir. “Güneş doğar para almaz / Koltuklar kimselere kalmaz” KEMALİ’nin damara girdiği bir mısradır.
Esas hesap Mizan hesabıdır, Dünya fasa/fiso… Esas hizmet, gaye, dava Rıza kapısıdır. Bunlar hep olacak, ayakların baş, başların ayak olduğu bir AHİRZAMAN YAŞIYORUZ. MENSABERE ZAFERE… KEMALİ.