Peygamberimiz Çanakkale’deydi

18 Mart 2016 Cuma, 20:01
Peygamberimiz Çanakkale’deydi

Çanakkale Savaşı’nın 101. yıldönümü çeşitli etkinliklerle kutlanırken, İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Türk Halk Edebiyatı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ferhat Aslan’ın hazırladığı 284 hikâyeden oluşan eser, sizleri hiç bilmediğiniz anlara sürükleyecek…Osmanlı Devleti’nin I. Dünya savaşı’nda savaştığı en önemli cephelerden birinin adıdır Çanakkale. Öyle ki, birçok kişi Çanakkale’yi tek başına bir savaş gibi bile algılar. Oysa, İstanbul’un işgalini geciktirecek kadar önemlidir Çanakkale’nin savunması.

Elbette, savaşın izleri bir asır boyunca hafızalardan da silinmemiştir ve büyüklerinden dinledikleri bu hikayeleri bugünün çocuklarına ulaştıran nesil, şimdi hayatta değildir.

Biz de, Çanakkale Savaşı’nın 101. yıldönümünde, Türk Halk Edebiyatı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ferhat Aslan’ın kaleminden 9 bölüm ve 284 hikâyeden oluşan İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş’nin desteğiyle yayınlanan Çanakkale Sırları kitabını, Doç. Dr. Aslan’dan dinleyelim dedik.

Doç. Dr. Aslan, şunları söyledi;

– Çanakkale Savaşı’nın idrak edilmesi için hazırladığınız bu kitapta halkın ‘efsane’ gibi nesilden nesile aktardığı hikâyeleri doğruluyorsunuz, kaynaklara ulaşmakta ne gibi zorluklar yaşadınız?

Türk milletinin en önemli varlık mücadelelerinden biri, olan Çanakkale Savaşları ile ilgili akademik ya da popüler pek çok yayın yapıldığını görmekteyiz. Aslında böylesine önemli bir tarihi savaş ile ilgili tüm bu kaynakların yeterli olup olmadığını bir kez daha düşünmeliyiz. Çünkü en genel anlamda Batı literatürüne bakıldığında, Çanakkale Savaşları’nın binde biri kadar bile değeri olmayan çeşitli tarihi olaylar hakkında yazılmış binlerce eser bulabilmekteyiz. Dolayısıyla Çanakkale Savaşları’nın tarihi, sosyal, ekonomik, kültürel, edebi, folklorik vb., yönlerine ışık tutacak ne kadar araştırma yapılsa azdır diye düşünüyorum. Bizde Çanakkale Savaşları hakkında yayınlanmış bu yazılı kaynakların pek çoğu da yazılı belgelere, tarihi kaynaklara dayanılarak hazırlanmış. Elbette konuya ışık tutması bakımından önemlidir bu eserler. Ancak yaşanan her tarihi olay hele ki Türk milletinin varlık mücadelesine dönüşmüş bir savaş, bu savaşa canıyla kanıyla tüm varlığıyla girmiş bir toplumun hafızasında da mutlaka yer etmiş, zihinlerde çeşitli anlatılarda dönüşmüştür.


İşte toplumsal hafızamızı oluşturan bu anlatıların da sözlü kaynaklardan derlenerek yazıya geçirilmesi bu anlatıların bir zaman sonra sözlü kaynakla birlikte toprağa gömülmesinin önüne geçer.


Dolayısıyla İBB Kültür A.Ş. tarafından yayınlanan eserimizde biz Çanakkale Savaşları etrafında oluşan; efsane, menkıbe, memorat ve anekdot gibi anlatıları hem bizden önce derlenerek yazıya geçirilmiş yazılı kaynaklardan hem de sözlü kaynaklardan derleyerek bir araya getirdik. Konularına göre tasnif ederek okuyucunun ilgisine sunduk. Ayrıca eserde bu halk anlatılarının sözlü edebiyat geleneğimizdeki yeri ve toplumsal hafızamızdaki önemini izah etmeye çalıştık.

– Çanakkale hikâyeleri için ulaştığınız kaynaklar,  bildikleri ve büyüdükleri bu anlatıların ışığında bugünü nasıl yorumluyor?”

Çanakkale Savaşları hakkında hafızalarında çeşitli anlatıları taşıyanlar aslında içinde bulunduğumuz zamanın ruhunu o günlerin ruhundan çok da ayırt etmiyorlar. Çünkü bu topraklar üzerinde yaşamak dün milletimize büyük bedellere mal olmuştu. Bugün de milletimiz bu bedelleri ödemeye devam ediyor.


Ancak bir farkla popüler kültürün eseri olmuş lüks ve şatafat içerisinde yaşayan, milli ve manevi değerlerden bihaber genç nesillerin mevzu vatan ve millet olduğunda bundan yüz yıl önce cepheye büyük bir aşk ile koşan, seve seve can veren ecdadı ile kıyaslandığında bu anlatıları bizlere anlatan insanımız yer yer ümitsizliğe düşmekten de kurtulamıyor. Çünkü bu anlatıların temel işlevi Çanakkale Ruhu’nu genç nesillere aşılamak ve bu ruhu ebediyyen canlı tutmak. Ancak toplumsal hafızamıza mal olmuş bu tür anlatılara, milli değerlerimize aşina olmayan bir nesil karşısında elbette kaygılanmamak elde değil.Dolayısıyla bu ve benzere çalışmalarla Çanakkale Ruhu canlandırılmalı insanımızın gönlüne nakşedilmeli. O sebeple bu yolda atılmış her adımı çok değerli buluyorum.


– 9 ayrı bölüm 284 hikâye içerisinde size en ‘efsane’vi gelen hangisi?

Bu anlatıların hemen hepsinde olağanüstü çeşitli unsurlara rastlamak mümkün. Bu olağanüstü unsurlar da bu tür anlatıları insanlar için cazip kılıyor. Çanakkale Ruhu’nu anlatan, bu savaşlar esnasında milletin duygu ve düşüncesini dile getiren tüm anlatıların ayrı bir değeri var. Çünkü bu anlatılar farklı işlevleri ile meselenin farklı yönlerine ışık tutmakta ve genç nesillere Çanakkale cephesinden farklı mesajlar fısıldamaktadır. Ancak bunlardan bir tanesi var ki topyekun bütün bir milletin hislerine tercüman olmakta ve Çanakkale Savaşları’nın Ruhunu, milletimizin duygu ve düşüncelerini, ne için savaştıklarını, bu savaşın ümmet için ne ifade ettiği “Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatan” şehitlerimizin en değerli varlığı olan canını neden hiçe saydıklarını şu anlatı çok güzel ifade ediyor:

 Peygamber Efendimiz Çanakkale Cephesi’nde Mehmetçiğin Yanında 

Çanakkale Deniz Savaşları’nda yaşanan kahramanlık öykülerinin yanında bir çok da keramete şahit olunmuştur. Bu kerametlerden birini bizzat yaşayan ünlü muhaddis Hasan en  Nedvi’dir. Hasan en Nedvi 1914 tarihinde Peygamber Aleyhisselam’ın  Kabr-i Şerif’ini ziyaret etmek üzere Medine-i Münevvere’ye yol alır. Medine-i Münevvere’ye , Ravza-i Tahire’ye geldiğinde selam verir ve o geceyi Medine-i Münevvere’de geçirmek ister.

Lakin rüyasında o selam verdiği an tekrar tecessüm eder ve bakar ki Resul Ekrem Aleyhisselam Kabr¬i Şerif’i içerisinde yoklar. Daha sonra oradan oraya koşar bakar ki atlılar geliyor. Toz toprak silah sesleri. Bu sırada Hasan en Nedvi atın üstünde Resul Ekrem’ i görür. Ve atının zimamlarından tutarak; “Ya Resulullah ben sizi Medine-i Münevvere’de ziyarete geldim lakin siz Kabr¬i Şerif’inizde bulunmuyorsunuz. Bunun hikmeti ne olabilir?”dediğinde Resul Ekrem Aleyhisselam; “Kahraman evlatlarım Çanakkale cephesinde Haçlı ordularıyla yaka paça olurken, benim o kabirde yatmam yakışmazdı. Onlara yardım için Çanakkale Cephesi’ne Ashabı Kiram’ı ve Bedir Ashabı’nı toparlayarak Onlara yardıma avdet ettim.” diye buyurur.

Bu anlatı Mehmet Akif’in Çanakkale Şehitlerine adlı şiirini neden şu mısra ile bitirdiğini de çok güzel izah etmekte: “Sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber.” 

Peki, Akif milletin zihninde yer alan bu anlatılara aşina olmasaydı bu şiiri yazabilir miydi? Hiç sanmıyorum. Dolayısıyla bu türden eserler milletin ortak şuurunu ifade eden anlatıların unutulmasını önleyecek ve bu anlatılarla beslenen genç nesiller bu duyguları ifade eden çeşitli sanat eserlerine de imza atacaklardır diye ümit ediyorum.

Kaynak: Ülkehaber

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Wordpress Haber Teması Tasarım ve Programlama: Seçkin Talanöz