Konuş Tansu Çiller, konuş Mesut Yılmaz
Bir darbe ki, akın akın insanları kılıcından geçirdi. Öyle bir şey ki, zihinleri boğdu zehirledi, kalpleri hançerledi, sel sel oldu aktı gözyaşı ve yürekler oluk oluk kanadı. 12 Eylül gibi bir sağdan bir soldan asmadılar belki.. Başında bekleyen gardiyan, ana kuzusunun annesine yazdığı mektubu bitirtecek kadar sabırlı olmadan alıp götürmedi belki asmaya ama.. Yakup Köse’den dinlenecek, Salih Mirzabeyoğlu’ndan, Nurettin Şirin’den dinlenecek, Şevki Yılmaz’ın kaleminden okunacak zulümler, işkenceler… Darb üstüne darblardan geçirildi binlerce masum insan.
Neden? Sadece ve sadece Müslümanım ben dediği için. Dediği ve demediği için. Sessiz ama sesli olduğu için. Dönemin Cumhurbaşkanı Demirel, ki “Nurlu” Süleyman Demirel’di bir zamanlar, şahsen biz ailecek o nuruna da nurlularına da hiç inanmamıştık ama öyle denirdi işte.. O da artık 28 Şubatçıydı, oluvermişti, ‘işte çağdaş Türkiye’ sloganlarıyla operalarda arzı endam ediyordu, hiç ölmeyecekmiş gibi… Her canlının ölümü tadacağı gibi tatmayacakmış gibi…hesaba çekilmeyecekmiş gibi. MGK tavsiye merciiydi güya ama emirlerini bir bir sıralamış, tek suçu alnı secdeye varmak olan Başbakanı indirmeyi aklına koymuştu bile.
Asker rahatsızdı Savunan Adam’dan. İstanbul baronları da rahatsızdı. Ne de olsa pijamalarıyla karşılarına çıkamayacakları bir başbakan vardı karşılarında. Eğip bükmeyecek, yetimin malına el uzattırmayacak, telefon trafiğiyle kağıt fabrikası işlerini köşe yazarına takip ettirse de kale almayacak, savunan bir adam vardı karşılarında. O hakkı savunacaktı. O Anadolu’yu savunacaktı. O onların “adamı” olmayacaktı.
Öfke, gadap öyle büyüktü ki gözlerini kan bürümüştü adeta. Siyasal İslam’mış dertleri, siyasallar götürsün sizi diye bedduaya götürür bunlar insanı. Mesut Yılmaz arka bahçe dedi, Erbakan’a geldi laf yapıştı. İmam hatip düşmanı güruh toplandı, küçücük çocuklar kurban edildi. Nasıl mı? Hiç ayırt etmeden. Büyük küçük dindar, değil demeden. İmam hatipli mi değil mi bakmadan. Gözlerini kan bürümüştü çünkü. Kendi tanrılarına kurban edecekleri vardı çünkü. İmam hatip öğrencileri kadar meslek okullarındakileri de yok ettiler. Buldozer gibi ezip geçtiler.
Başörtüsü, sakal, rüku, sücud, gümüş yüzük, içkisizlik, edeplilik, ahlaklılık, Müslümanlık, imam hatiplilik, meslek liselik, dindarlık, muhafazakarlık, mü’minlik hepsi oldu kabahat. Ama ne kabahat(!).
Şimdi çıkmış pişkin pişkin, ‘ben bir şey yapmadım’ demez mi bir komutan! Sizleri hepinizi Rabbimize havale ediyoruz!
Merve Kavakçı
Bir cevap yazın