AK Parti bölücülerine: Çakalların uluması, aslan kükreyinceye kadardır!
Bir elin yağda, bir elin baldayken çıt çıkarma…
İktidarı çiftliğin gibi kullanırken çıt çıkarma…
Yükselme trendindeyken çıt çıkarma…
Bakanlık koltuğuna çöreklenirken çıt çıkarma…
AK Parti’yi kafana göre “dizayn” ederken çıt çıkarma…
AK Parti’nin “SODES” kaynaklarını Fetullahçılar hortumlarken çıt çıkarma…
AK Parti’de Fetullah’ın emriyle kelle alırken, kol keserken çıt çıkarma…
FETÖ muhalifi bir Allah kulunu Erdoğan’a yaklaştırmadığın o muktedir günlerinde çıt çıkarma…
İktidarın en kritik mekanizmalarında kripto Fetullahçıları istihdam ederken çıt çıkarma…
Ama rızkın kesilince ortaya çık, mahalle dedikoduculuğuna başla, “eteklerindeki taşları dök”, biz de bunu doğal bir “eleştiri hakkı olarak” görelim…
“Demokratik hak” diyelim…
Saygı gösterelim…
Kısacası “yiyelim” yani öyle mi?
“Bu vakte kadar niye sustun öyleyse be adam” diye sormayalım mı yani?
“Şimdiye kadar aklın neredeydi” demeyelim mi?
“Cumhurbaşkanı’na muhalefet etmek; makamından olunca, bakanlıktan düşünce, emekli edilince mi aklına geldi” diye “ayar” vermeyelim mi?
Hikmetinden sual olunmaz “kurtlu çınarlara” kazma-kürek girişmeyelim mi?
Yazmayalım mı?
Söylemeyelim mi?
Söyleyin hadi?
Şu milli duruş sergilenmesi, safların sıkılaştırılması gereken böylesi “bıçak sırtı bir süreçte” yediğiniz bu haltların, devirdiğiniz çamların üstünü nasıl örtelim şimdi?
Böyle bir ihaneti nasıl görmezden gelelim?
Cumhurbaşkanlığı hevesin kursağında kalınca…
Başbakanlık koltuğuna da Davutoğlu oturunca…
Yani Allah, bundan böyle bir şey olmana fırsat vermeyince…
Yollarını kesince…
Ümitlerin sinende kalınca…
Hasedinle, kininle, kıskançlığınla “derkenâr” olunca…
Eh kolay değil tabii, yılların birikimi…
Yılların kıskançlığı…
Yılların kini…
Çıkacaksın ortaya…
Yetişeceksin AK Parti içerisindeki muhannetlerin dahi “kifayetsiz” gördüğü Abdullahgül, Haşimgül, Fehmigül triosunun imdadına…
Çakacaksın İslam Dünyası’nın umudu Erdoğan’a…
Yahu hani bulunduğun yere dişle tırnakla gelmiştin?
Hani kimseye minnetin yoktu?
Hani “bedel” ödemiştin de bu noktaya gelmiştin?
Hani iktidar olmak için Erdoğan’a muhtaç değildin?
Hani arkanda dağ gibi millet vardı?
Yahu dağ dedin…
Ikındın, sıkındın ama “dağ fare” doğurdu…
Sarıp sarmaladığın ise hâşâ “millet” değil, minnak muhalif Aydın Doğan oldu…
Gördük işte…
Brütüs de olsan, düşmanlık da yapsan, bal gibi de Erdoğan’a muhtaçsın!
İstediğin kadar inkar et…
Er meydanına çıkarken dahi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ismine basa basa yükselmeyi hedefliyorsun!
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın adını kullanarak sıçrama yapmayı…
Görüyorsunuz işte!
“Özgül siyasi ağırlığı” ile değil, ancak Erdoğan muhalefeti üzerinden piyasaya yapıyor.
Erdoğan’a da, “muhalefetine” de “şey” gibi muhtaç!
Aksi halde siyasi raf ömrü tükenmiş bu kifâyetsiz muhterislere yani “kaybedenler kulübüne” ne FETÖ, ne de Doğan medyası kapı aralayıp, sahip çıkar…
Bunun için muhannetlerin alayı, “Mor Çatı” gibi Aydın Doğan medyasına sığındılar.
Zira AK Parti’de yeniden kalkışılan “mahşeri” planı, Aydın Doğan’ın sağladığı “iklimsel koşullarda” oluşturmayı planlıyorlar…
AK Parti içerisindeki muhannetlerden aldıkları güç ve içlerindeki şeytani ihtirasla bu ihaneti, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın mücadelesine basa basa yürütme niyetindeler…
Bu yüzden…
Makamını, mevkiini yitiren…
Ümitleri sinesinde kalan…
AK Parti’de bir şey olmasının imkânı kalmayan…
Raf ömrünü tüketmiş…
İçinde zerre kadar ihanet istidadı olan kim varsa devşirme gayretindeler…
Ben size ne diyeyim?
Sizi gidi sesi büzüşesiceler sizi…
Sizi gidi Bremen mızıkacıları sizi…
Sizi gibi Brütüs’ler sizi…
Allah sizi CNN ekranlarından, Fetullah’ın inli cinli ininden, Aydın Doğan’ın size açtığı “Mor Çatı” ufkundan ayırmasın, iki cihanda birlikte haşretsin e mi?
Yalnız size bir şey diyeyim mi?
Çakalların uluması, aslan kükreyinceye kadardır.
YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN
Mehtap Yılmaz – Yeniakit
mehtapyilmaz1971@googlemail.com
Bir cevap yazın