Sağlıkta diz kapağı sıvısı vurgunu..! Grevler hastaları tahrik ediyor.. Özel sağlık kurumları incelenmelidir..
DİZ KAPAGI SIVISI (EKLEM İĞNESİ) VURGUNU İSYAN ETTİRİYOR…
–
HASTALARI TAHRİK EDEN SAĞLIK SENDİKALARI GREVLERİNDE HAKLI MI?
–
SAĞLIK DIŞINDA BAŞKA KURUMUN KÂRINA ORTAK OLAN ÇALIŞANLARI VAR MI?
–
ÖZEL (HASTANELER) SAĞLIK KURUMLARI İNCELENMELİDİR.
Uzun zamandan beri bir başıboşluk sonucu vatandaşımızın inanılmaz şekilde aleyhine çalışan sağlık sektöründe özellikle ortopedi ve fizik tedavide kullanılan diz kapak iğneleri adında geçen hiyaronic asit preparatları var.
Bu ürünleri eskiden SGK öderken 100-150 lira civarında olan fiyatları doktor arkadaşlarımızın çok tercih etmemesi sonucu ödeme kapsamından çıkartılıp tamamen ofisi bir ürün şeklinde bürünmüştü.
Bu ilaçlar yerli olduğu gibi ithal ürünler de vardı.
İçlerindeki madde tamamen aynı olduğu halde Türkiye’de on binlerce değişik marka adı altında satılan diz kapak ürünleri bugün maliyet itibarıyla 100 lira civarında olup vatandaşa satılma fiyatı tahmini bin lira dır.
Bu Ortopedi ve Fizik alanında durum tamamen kriminal bir olay haline büründü. Ve bu alanda inanılmaz bir başı boşluk var.
Enjektör içine bir kaç milim asit konmuş preparatların, boş kutuların, markasız kutuların her alanın matbaada yaptırdığı kutuya kendi ismini de yazarak bir marka oluşturup fiyatını da kendi belirleyip çıktığı bir piyasada 100 liralık bir ürün nasıl olur da vatandaşa bin liraya satılır.
Devletimiz buna acilen el koyması lazım.
Tarafıma ulaşan yoğun bilgi ve şikayet başvurularında iğnenin 100-150 lira olduğu, satan kişinin bunun üstüne 350 lira kadar kâr koyduğu ürünü artık eczanelerden ziyade medikaller satmaya başladı.
Dolayısıyla medikallerin de üzerine 350 ila 450 lira civarında bir para koyduğunda toplam 950-1000 liraları buluyor.
Fakat vatandaşın bin lira vererek aldığı bu üründe arada oluşan 400 ve 500 lira civarındaki bir paranın da doktora firma tarafından küpürleri karşılığı elden verildiği artık çok aşikar bir gerçektir.
Konuştuğum medikalciler ve bazı eczacılarda bu işin böyle olduğunu, bunu devletin bildiğini ve tamamen kayıt dışı çalışıldığını, hiçbir şekilde devletin buna izin vermemesi gerektiği, bu ürünlerin derhal kayıt altına alınarak eczanelerde satılması gerektiği, eczanelere sadece ecza depoları aracılığıyla ulaştırılması ve muadil olan ilaçlar da fiyatlarının aynı olması gerektiğini, kutu küpür gibi şeylerin bazı doktorlar tarafından biriktirilerek firmalarında tane başına 500 lira gibi muazzam bir kayıt dışı ve haksız kazanç almalarının önüne geçilmesi elzem olduğu serzenişleri var.
Bazı doktorlar ise işi iyice çığırından çıkarmış.
Bu durum şunu ortaya koyuyor; Düpedüz rüşvet vererek ve rüşvet alarak sağlık sektöründe çok geniş çaplı bir cephe oluşturulmuş.
Hastaların ve hasta yakınlarının dahası direk halkın şikayetlerine konu olan bu duruma devletimiz çok acil olarak el koyması inanılmaz kanayan bir yaradır.
.
GREVLER HASTALARI TAHRİK EDİYOR!
Öte yandan uzun zamandan beri ekranlarda basından takip edilen, vatandaşların da çok net bir şekilde gördüğü, özellikle sağlık kuruluşlarındaki hekim arkadaşların ve buna bağlı olarak diğer sağlık çalışanların da yaptığı ücret eksikliği bahanesiyle oluşturulan grevler kamuoyunun gündemini oluşturmuştu.
Net bir şekilde söylemek gerekirse ikisi de çok haksız bir grevdir.
Asgari ücretin 4500 lira civarında olduğu bir ülkede bir pratisyene, bunun adına aile sağlığı aile uzmanı da diyebilirsiniz, sağlık ocağında sadece uzman hekimler reçetelerini RPT eden, başka da hiçbir işi olmayan, diğer bütün işleri hemşirelere ve sağlık personeline yaptıran ki (uzun zamandan beri eczaneden reçetesiz raporlu ilaçlar veriliyor) RPT’leri de reçetesiz olarak eczanelerden karşılığını almaktayken ortalama 20-25 bin lira civarında ücret alarak bir de bunu greve götürmek en azından insafsızlıktır.
Uzman hekimlerimize gelince; hangi branşta olursa olsun cildiyeden fizik tedaviye kadar Devlet hastanelerinde çalışan arkadaşlarımızın tamamı kendi meslekleriyle alakalı yan ödemelerini, yan gelirlerini devlette hiçbir şekilde kayda girmeyerek vergi dairesi ile ve kimseyle paylaşmadan direkt ödeme aldıkları bir gerçek.
Bunları çeşitlendirmek gerekirse bir uzman cildiyeci hekimin kendi polikliniğinde akşama kadar 5-10 tane vurduğu botoks gibi estetik operasyonların tamamı hastanelerde kayıt dışı olduğu öğrenilirken, buradan günlük tahmini 5000 lira civarında gelir elde ettikleri iddia edilirken bu mebla doğrudan doğruya hekim arkadaşa kalmaktadır.
Ayriyeten hastaneden 15-20 bin lira civarında maaş, 10-15 bin lira civarında da döner sermayeyi aldıkları düşünülürse kendileri döner sermayeleri de bordroda da gözükmediği için grevlerde hiçbir şekilde ellerine geçen bütün parayı söylemedikleri gerçeği de bir kenarda not edilmelidir..
Bu durumda sadece bordrolarını kaldıran hekim arkadaşlarımızın yaptığı tamamen bir algıdır ve kamuoyunu yanlış yönlendirmedir.
Bu gerçekleri toplum bilmiyor olabilir ancak devletimiz çok iyi biliyor.
Bu nedenle Cumhurbaşkanımız Erdoğan, geçtiğimiz günlerde devlete baş kaldıran özellikle bazı sendikalara mensup hekimlere haklı olarak “giderseniz gidin” diyerek bazı tavsiyelerde bulunmuştu.
Kendileri şu anda ayrıcalıklı bir yapıda duran Hekimlerin çalıştıkları sağlık kuruluşlarında maaşları ve döner sermayelerinin dışındaki kayıt dışı ek gelirlerinin kesinlikle önüne geçilmesi ve izin verilmemesi şarttır.
.
BAŞKA KURUMUN KÂRINA ORTAK OLAN ÇALIŞANLARI VAR MI?
Hiçbir memur kadrosunda kurumun kârının devlete olan gelirini döner sermaye adı altında maaşlara bölünmesi yoktur.
Buna rağmen bu abesle iştigalin tek uygulanan yeri sağlık kurumlarıdır.
Bu kurumlarda döner sermayeleri birer ikinci maaş olarak almaktadırlar.
Ama yine de grevden de uzak kalmamaktadırlar.
Bence bu minvalde iptal edilmesi gereken döner sermayedir.
Burada diğer kurumlara göre çok ciddi bir eşitsizlik vardır.
Bu kıstasla bu meyank taşıyla gitmiş olsak narkotik şubenin yaptığı eroin operasyonlarının bütçesinin polislere ek sermaye olarak verilmesi gerekir.
Veya vergi dairesi memurlarının vergi kontrollerinde kestikleri cezaların maaşlarına döner sermaye olarak dağıtılkası gerekir.
Bu ne kadar abesle iştigal ise sağlık kurumlarında da aynı şey dir ve abesle iştigaldir.
Öyleyse aynı şeyi hastanelerde göz göre göre döner sermaye adı altında yıllardan beri yapıyoruz. Bu anormal duruma uzun zamandan beri kimse müdahale etmediği için artık normal olarak karşılanıyor.
Bence burada yapılması gereken şey öncelikle bu yanlışın iptal edilmesidir ve eşitliğe tekrar geri dönülmesidir.
.
ÖZEL SAĞLIK KURUMLARI İNCELENMELİDİR
Maliye bakanlığının öncelikli incelenecek iş kolları arasına 10 yıldır en fazla şikayet geldiği halde bir türlü giremeyen, girilmeyen özel hastaneleri acilen yakın takibe ne alınmalıdır.
Türkiye’deki tüm özel hastanelerin maliye bakanlığı tarafından öncelikli incelenecek iş kolu grubuna oturtulması lazımdır. Göreceksiniz ki bütçe açığının kapanmasında mevzu bahis edilebilecek kadarlık büyük bir kayıt dışı ekonomisi karşımıza çıkacaktır.
Bu anlamda bir çok kurumda ise yolsuzluklarla karşı karşıya kalındığının çokça örnekleri görülecektir.
Son 10 yılda vergi dairelerine en fazla şikayet özel hastanelerle alakalı yapıldığı düşünülürse buna rağmen inceleme hiç yapılmamıştır.
Bu da çok büyük bir eksikliktir.
Devletimizin belini büken ve en fazla bütçe harcamasıyla sağlık alanı olması bu durumun açık ve net özetidir.
Sokakta fatura ve fiş kesmeden simit satan vatandaşların peşine zabıta koşarken günlük tahmini bir trilyon lira civarında kayıp da çalışan hastanelerin bu incelemelerden nasıl muaf tutulabildiğini anlamakta gerçekten de zorlanıyorum.
Özel hastaneler kesinlikle yakın takibe alınmalıdır.
Maliye istesin bir çok yerden gelen şikayetleri kendilerine bildirmeye hazırım. Özellikle bizzat kendim yaşadığım ve şahit olduğum ahlaksız doktor portresini ortaya koyan kurum ve kurumların isimleri ortadadır.
Bu konuları ilerleyen zamanlarda varsa belge bilgi ve şikayet edilen ilgili kurumları gerekirse kamuoyunda paylaşacağım.
Sağlıkta hovardaya dur denilmelidir!
.
alimce29@gmail.com
facebook.com/alimsahinmalkocoglu
twitter.com/AlimSahin
Bir cevap yazın