Asla eve dönemediler
Everest'in bir mezarlığı var… ve herkesin dilediğinden daha renkli.
Buraya Gökkuşağı Vadisi diyorlar - ama canlı hiçbir şey için değil.
📍 Dünyanın en yüksek noktası olan Everest Dağı'nın zirvesinin hemen altında, dağın asla eve dönmeyen dağcıları tuttuğu karlı bir alan var.
Bedenleri tam olarak düştükleri yerde duruyor -
parlak ceketler, neon çizmeler ve canlı tırmanma kıyafetleri buzun içinde donmuş…
ölüm bölgesine dağılmış parçalanmış renk parçaları gibi.
Bir zamanlar umut ve hayatta kalmanın sembolü olan bu renkler,
geçen her dağcı için uyarı işaretleri haline geldi:
Hırs, canınızı istemeden önce bu kadar ileri gidebilir.
Bazıları yükseklik hastalığından öldü.
Bazıları yorgunluktan.
Bazıları sadece dinlenmek için oturdu… ve bir daha asla ayağa kalkmadı.
8.000 metreden yüksekte, düşenleri kurtarmak neredeyse imkansız bir görev.
Hava çok ince.
Eğimler çok ölümcül. Bir cesedi kurtarmak, dağa bir tane daha eklemek anlamına gelebilirdi.
Bu yüzden Everest onları koruyor.
İsimleri siliniyor. Hikayeleri efsaneleşiyor.
Ama son bölümleri kara kazınmış kalıyor.
Rehberler onları birer dönüm noktası gibi gösteriyor:
👉 yeşil çizmeli dağcı
👉 kayaların yanında kıvrılmış kadın
👉 hiç dokunmadığı zirveye uzanan adam
Her biri birinin hayalperestiydi.
Birinin kahramanı.
Dünyanın çatısında durmanın
her türlü riske değeceğine inanan biri.
Şimdi, sessizce nöbet tutuyorlar —
dünyanın en yüksek zirvelerinin dünyanın en büyük bedelini gerektirdiğini hatırlatıyorlar.
Everest güzeldir.
Everest acımasızdır.
Ve Gökkuşağı Vadisi, iki gerçeğin çarpıştığı yerdir.
Hırsın bittiği yer.
Dağın karar verdiği yer.
İnsan cesaretinin son renklerinin asla solmadığı yer.
Bazı zirveler nefesinizi keser. Everest her şeyi alır.
Kaynak: National Geographic the world