“Abdullah Gül, sahiden Erdoğan’ın kardeşi mi?” İste ispatı…
Erdoğan henüz iki aylık cumhurbaşkanı bile değildi, selefi Gül’ün evine bayram ziyaretine gitti.
*
Kayseri’de kurulan “Abdullah Gül Müzesi”nin açılışında, kurdeleyi yine Erdoğan kesti.
*
Gül’ün gelininin, İstanbul Üniversitesi’ndeki mezuniyet törenine dahi katıldı.
*
Bülent Arınç, “Makam aracım Ankara’da kaldı. Altımda araba yok” bahanesine sığınırken, Erdoğan;
Gül’ün babası Ahmet Hamdi Gül’ün cenaze törenine hem iştirak etti, hem gözyaşı döktü, hem de tabutu ilk o omuzladı.
*
Peki, Gül ne yaptı?
*
“Aktif siyasette olmadığım için mitinge katılmayacağım” diyerek, “Fetih Şöleni”ne katılmadı.
*
Ak Parti Kayseri mitingine katılmayı, yine “siyasetin içinde değilim” bahanesiyle reddetti.
*
Hemşehrisi ve dönemin Ekonomi Bakanı Mustafa Elitaş’ın oğlunun Kayseri’deki düğününe gitmedi.
*
22 Mayıs 2016’da, Ahmet Davutoğlu’nun “Genel Başkanlık” görevini Binali Yıldırım ‘a devrettiği “AK Parti Olağanüstü Kongresi”ne davet edildiği halde icabet etmedi.
*
Binali Yıldırım’ın, “Başbakan”lıktaki 100. günü münasebetiyle, Çankaya Köşkü’nde eski AK Partililere verdiği “akşam yemeği”ne de davet edildi, oralı olmadı.
*
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 23 Şubat 2017’de Ak Partili eski milletvekilleri külliyede ağırladı, Gül bu daveti de geri çevirdi.
*
İki gün sonra, yani 25 Şubatta;
Ankara Arena’da düzenlenen “16 Nisan Anayasa Değişikliği Referandumu”tanıtım toplantısına, 40 bin Ak Partili katılırken, Gül katılmamayı tercih etti.
*
20 Mart 2017’de, bu kez Başbakan Binali Yıldırım’ın Ak Partili eski bakanlar için düzenlediği “kahvaltılı toplantı” davetini iplemedi.
*
Erdoğan’ın, 33 aylık aradan sonra kurucusu olduğu AK Parti’ye, “Cumhurbaşkanı” kimliğiyle yeniden üye olduğu 2 Mayıs 2017’deki törende gözler en çok Gül’ü aradı.
*
Her nasıl olduysa;
FETÖ’nün hain darbe girişiminin seneyi devriyesinde, “15 Temmuz Şehitler Köprüsü”nde düzenlenen anma törenine teşrif etti fakat eşi Hayrunisa Gül yoktu.
*
14 Ağustos 2017’de, “kurucusu” olduğundan sitayişle bahsettiği Ak Parti’nin 16. yıldönümü etkinliklerine, bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından telefonla aranarak davet edildi. Gül, bu özel daveti de geri çevirdi.
*
7 Ekim 2017’de, Afyonkarahisar’da düzenlenen Ak Parti 26. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı’ için yapılan daveti de “es” geçti.
***
Buna mukabil, aynı zaman zarfında;
Eşi Hayrünnisa Hanımefendi ile birlikte, Sakıp Sabancı Müzesi’ndeki “Joan Miro. Kadınlar, Kuşlar, Yıldızlar” sergisini hiç bir şey olmamış gibi gezebildi.
*
Yaşar Kemal’in, Teşvikiye Camisi’nde kılınan cenaze namazında, Kemal Kılıçdaroğlu ve Selahattin Demirtaş ile birlikte omuz omuza saf tutabildi.
*
Sütlüce’de bulunan ve hakkında hiçbir malumat sahibi olmadığım “İstanbul Dostluk Derneği”ni ziyaret etti.
*
Boğaziçi Üniversitesi’nde, “başkanlık sistemi”nin tartışıldığı derste, eski rektör Prof. Dr. Üstün Ergüder;
“Türkiye’ye özgü bir başkanlık sisteminin olamayacağını” söylerken, katılımcılar arasında Gül ve eşi de vardı.
*
“Başörtülüler Arabistan’a gitsin” diyen 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in cenaze törenine bile katıldı.
*
Karar yazarı Mustafa Karaalioğlu’nun kızının 9 Eylül’deki düğünü ile…
*
28 Aralık 2017’de, Karar gazetesini ziyaret ederek yazar ve yöneticilerle görüşmesini hatırlatmaya dahi gerek yok, sanırım!..
*
Son olarak;
Önceki gün, yani 24 Nisan’da Saadet Partisi tarafından düzenlenen, Ruşen Çakır ve Uğur Dündar gibi Erbakan’la uzaktan yakından ilgisi olmayan kimselerin davet edildiği “Erbakan Ödülleri” töreninde arzı endam etti, Abdullah Gül.
Ne girişte, ne de çıkışta soru sorulmasını istemeyen Gül, tören boyunca manasız manasız gülümsedi, eliyle yüzünü karışlayıp durdu.
*
Benim asıl merak ettiğim husus ise;
Ak Parti’nin hemen bütün davetlerini geri çeviren Gül’ün, “23 Nisan Resepsiyonu”ndan yalnızca bir gece sonra, Uğur Dündar ve Levent Gültekin gibi iflah olmaz “Tayyip Erdoğan düşmanları” ile aynı törene hangi saiklerle katıldığıydı.
Öyle ya,
10 Ağustos 2014 seçimlerinden sonra, sürekli olarak “Ak Parti kurucusu”olduğundan dem vurduğu halde, partisinin davetlerine “siyasetin içinde değilim”bahanesiyle icabet etmeyen Gül,
Saadet Partisi’nin, Erbakan Vakfı tarafından dahi yerden yere vurulan “şov”amaçlı davetine katılmakta bir beis görmemiş, gece boyunca “gülücük” dağıtıp durmuştu.
*
Hâlbuki bir gece önce, TBMM’de düzenlenen “23 Nisan Resepsiyonu”nda, kendisine,
“Kulislerde Abdullah Gül’ün ismi çok zikrediliyor bu aralar” diye soru sorulan Erdoğan’ın;
“Yok be!.. Benim hiç öyle bir derdim, öyle bir problemim yok” derken bile, yüzünden dökülen bin parçaydı.
Gazetecilerin sorduğu soruda “Gül” ismi geçer geçmez nasıl da yüzünde hüzün dolu bir ifade belirdi.
Belli ki;
“kardeşim” dediği Gül’ün isminin, CHP ve İP’in “abidik-gubidik” planlarıyla anılması onu üzmüştü.
Ya da,
Yıllardır aynı davaya birlikte hizmet ettiğine inandığı arkadaşı tarafından “sırtındaki bıçaklanma”nın verdiği acının, hüznün ifadesiydi belki o bakış!..
Belki de Maksim Gorki’nin;
“Bir sürü dostunun içinde elbet düşmanların olacak ama unutma ki onca düşmanın içinde belki seni dostun vuracak” tezinin, gayri ihtiyari doğrulanması üzmüştü, Erdoğan’ı.
*
Hülasa,
FETÖ’cü alçaklar dahi, Gülen gibi bir hainin “bir tebessümüne tüm mallarımı bağışlarım” derken…
Abdullah Gül’ün;
Kendisine “kardeşim” diyen..
Cumhurbaşkanlığı makamını kendi elleriyle teslim eden…
Acı, tatlı ve tüm özel günlerinde yanında olan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, sırf makam, mevki uğrun kalbini kırması, yüzünün asılmasına sebebiyet vermesi anlaşılır şey değil!..
En azından buna bilerek tevessül etmişse, o kişi kesinlikle Erdoğan’ın “kardeşi”değil, diye düşünüyorum!…
Bir cevap yazın