Dilipak’tan ‘Milli Güvenlik’ uyarısı: Mehdi, Mesih, Dabbetül arz, Yecüc Mecüc, cinler, şeytanlar…
Gazeteci Yazar Abdurrahman Dilipak, koronavirüsle mücadeleyi Sağlık Bakanlığı’nın değil Milli Savunma Bakanlığının yönetmesi gerektiğini söyledi. Dilipak “Şimdi zaman’ın bükülmesine geldi iş. Farklı boyutlara geçmek, zaman içinde ileri-geri hareket.. Mehdi, Mesih, Dabbetül arz, Yecüc Mecüc, cinler, şeytanlar o aralıkta sizi bekliyor olabilir. Ya da onlar oradan huruç edebilirler mi” ifadelerinde bulundu.
Bugünkü köşesinde korona virüsün bir biyolojik silah olduğunu söyleyen Gazetemiz Yeni Akit Yazarı Abdurrahman Dilipak, “Bu anlamda konu Sağlık Bakanlığı üzerinden değil, Milli Savunma Bakanlığı’nın koordinasyonunda yönetilmesi gereken bir konu. Çünkü konu “Milli Güvenlik” meselesidir” ifadelerini kullandı.
DNA’larımıza sızıldığını ifade eden Dilipak, “Hücre zarının içine girmekle kalmadılar, DNA’mıza sızdılar, canlıların elektro manyetik alanına müdahale ediyorlar. Atomun alt parçacıklarına inildi. Füzyon ve plazma teknolojisi de tamam, ortam da enerji soğurma işi de. Humanoid’lerin canı bu enerjiye bağlı. Şimdi zaman’ın bükülmesine geldi iş. Farklı boyutlara geçmek, zaman içinde ileri-geri hareket.. Mehdi, Mesih, Dabbetül arz, Yecüc Mecüc, cinler, şeytanlar o aralıkta sizi bekliyor olabilir. Ya da onlar oradan huruç edebilirler mi.” dedi.
İşte Dilipak’ın o yazısı:
Birileri hâlâ anlamadı sanıyorum. Bu CoVID bir biyolojik ajan. Biyolojik bir savaşla karşı karşıya insanlık. Great Reset’in öncü operasyonları bunlar. Bu anlamda konu Sağlık Bakanlığı üzerinden değil, Milli Savunma Bakanlığı’nın koordinasyonunda yönetilmesi gereken bir konu. Çünkü konu “Milli Güvenlik” meselesidir. Ülkemizin geleceğini ilgilendiren bir konudur.
DDK ya da Dijital Dönüşüm Ofisi ne yapıyor bilmiyorum ama “Checking sistemi” uluslararası sistemin aksine görüş bildiren bütün dataları siliyor ve haberleşmeleri engelliyor. Savcılara ihbar ediyorum. Haberleşme hakkımız, hürriyetimiz engelleniyor. Trump’ın Twitterine müdahale edenler, bugün aynısını daha kaba biçimde bize yapıyor. Yarın bunu devlete karşı da yapacaklar. Bir siber saldırı altındayız. Bu sadece bir hacker saldırısı değil, bu yapay zekaya sahip Avatarlar üzerinden sürdürülen “Checking” saldırısı.
Üzgünüm, siber anlamda global sisteme sahibiz. Kendi intranetimiz de yok, ulusal herkesin yararlanacağı bir data bankımız ve siber saldırılara karşı siber koruyucu kalkanımız da yok.
Bakın yarın Starlink’ler ve 5G üzerinden iliklerimize kadar müdahale edecekler.
Bizim basın hangi haberlerle meşgul: “Yaşlanma tarih mi oluyor”.. Evet içi bal dolu bir altın tas bu. Hücreler nasıl yaşlanıyorsa, süreci tersine işletirseniz gençleştirirsiniz de. Böbrek hastası iseniz, beyninize bir komut göndeririz, vücud yeni bir böbrek daha yapar. Beyninizi kopyalarız, DNA’nızdan sizi klonlarız, beyninizi tekrar yükleriz. Evet evet, portakal ağacında, karanfil kokulu sarımsak da üretiriz.. Bunu yapanlar, başka şeyler de yaparlar. O altın tas içre bal sunanlar, ona küçük bir zehir katarak, sizi başka bir şeye de dönüştürürler. Allah’a kul olmaktan çıkar, Şeytana köle olursunuz, fıtratı bozarsanız. Sizi biyonik robota çevirirler.
Bilim insanları biyolojik yaşlanma sürecinin “saatini tersine çevirerek” yaşlı farelerin görme yetisini başarıyla yeniden canlandırdı. Sıra biz insanlara da gelecek. Bana inanmayabilirsiniz ama koskoca Harvard(!) Tıp Fakültesi’nden David Sinclair, “Epigenetik değişiklikler yaşlanmanın itici gücüyse epigenom sıfırlanabilir mi? Saat tersine çevrilebilir mi?” sorusunu sormuş cevabını da bulmuş. Arap baharını filan bırakın, herkes 2. Baharı, 3. Baharını yaşayacak ömrünün. Ballı habere devam: Kaliforniya’daki Buck Yaşlanma Araştırmaları Enstitüsü’nden biyolog Judith Campisi, “Şu anda tüm bu yeniden programlama kavramı üzerinde çalışan bir sürü laboratuvar var” diyor. Gen laboratuvarları GENOM teknolojisi ile yeni bir insan “yaratmayı”(!) planlıyor. Hitler’in “üstün ırk” rüyası gerçek oluyor. Gençleştirme Teknolojisinin insanlarda kullanılmak üzere güvenlik değerlendirmeleri için Life BioSciences adlı şirket yetkilendirilmiş.
Ha bu arada yeni bir müjde: Yıllardır yazıyordum plazma ve füzyon teknolojisi ile enerji üretimi konusunu. Ve o da gerçek oldu. Çinlilerin temiz nükleer füzyon reaktörü EAST 150 milyon derece sıcaklığa erişmiş.. Deneysel EAST reaktörü, 10 saniye boyunca 150 milyon derecelik çekirdek plazma sıcaklığına ulaşmış. Bu bir ilk. Almanya da ağır hidrojen gazı kullanarak, 2016’da 1 saniye için 80 milyon dereceye ulaşmıştı. Bilmem biliyor musunuz Karadeniz’in 50-60 m altında devasa boyutta bir Hidrojen sülfür var. Dib’de de ağır su!
Bu füzyon ve plazma teknolojisi güneşi modelleyen bir teknoloji. Büyük ölçekle bunu kullanacak olursanız, kuraklık bölgelerine yakın denizlerde denizi buharlaştırabilirsiniz.
Ben size bir başka şey söyleyeyim. Kaç yıldır “e-Water”den söz ediyorum Suya data yükleniyor ve dil altından birkaç damla ile bu dataları beyne gönderiyorsunuz. Beyne data göndererek vücudunuzdaki problemler için ilaç olmadan çözüm üretebiliyorsunuz. Yani gelecekte implanta gerek kalmayacak. Çekilen dişin yerine “yeni bir tane daha diş çıkar” diyeceksiniz çıkacak. Beyine e-water üzerinden data gönderince “electronic encoded card system” özelliği taşıyan “Cybernetic Biofeedback Cyber Scan” manyetik kartı ile dil altından beyne gönderilen dataları yönetebiliyor ve oradan gelen sinyalleri kaydedip bunu bilgisayarda analiz edebiliyorsunuz. Ben size bir bilim kurgu hikayesi anlatmıyorum. Gidip analiz cihazına bağlanınca, sizi kullandığınız telefonun, evinizdeki Wifi cihazına, evinize yakın hangi roleler olduğuna, çevrenizde askeri ya da sivil radar, RF vericisi olup olmadığına ve bunların frekanslarına kadar her şeyi bu sayede okuyabiliyorlar. Bu bir milli güvenlik sorunu değil de nedir. Bırakın beyninize chip takmayı, bileğinize bileklik takmayı, dil altına damlatılan iki damla su ve kredi kartına benzer bir manyetik kart üzerinden bu bilgilerin global networkte nasıl izlendiğinden söz ediyorum size. Daha fazlasını merak eden bir yetkili varsa gelsin anlatayım, kartı, suyu göstereyim.
Hücre zarının içine girmekle kalmadılar, DNA’mıza sızdılar, canlıların elektro manyetik alanına müdahale ediyorlar. Atomun alt parçacıklarına inildi. Füzyon ve plazma teknolojisi de tamam, ortam da enerji soğurma işi de. Humanoid’lerin canı bu enerjiye bağlı. Şimdi zaman’ın bükülmesine geldi iş. Farklı boyutlara geçmek, zaman içinde ileri-geri hareket.. Mehdi, Mesih, Dabbetül arz, Yecüc Mecüc, cinler, şeytanlar o aralıkta sizi bekliyor olabilir. Ya da onlar oradan huruç edebilirler mi.
Bize “Kum fe enzir” (Müdessir 2) denmedi mi! Şahid ol ya Rab! Durun kalabalıklar durun! Bu sokak çıkmaz sokak! Bu gelenler “ıslah edicileriz” diye geliyorlar, iyi bilin ki onlar bozguncuların tâ kendileridir. Şeytan sizi Allah’la da aldatmasın, para ya da makamla da! İlahiyatçılar, politikacılar, bürokratlar, STK’lar, akademisyenler; ağlasam sesimi duyar mısınız, bu satırlarda, haykırsam çığlığımı duyar mısınız ya da.
Selâm ve dua ile.
Bir cevap yazın