Clinton’ın da Trump’ın da canı cehenneme!
Bize sordukları şu: Havuç mu yemek istersin, Sopa mı! Trump bize sopa gösteriyor, Clinton havuç. Hangisini yemek istediğimizi soruyorlar. Yani celladımızı seçme özgürlüğümüz var.. Ölümü gösterip hastalığa razı etmeye çalışıyorlar..
Hanımefendi seçilirse PYD’yi destekleyecekmiş! Şecaat arz ediyor ya Madam sirkatini söyledi.. Trump zaten Müslümanları Amerika’dan kovacak..
ABD dünyaya ne güzel örnek oluyor öyle!? Tamam artık biz de suçluları nasıl iade etmeyeceğimizi, ipe un serme taktiklerini öğrendik böylece.. Terör örgütlerine nasıl destek çıkılırmış onu da öğrendik..
ABD’nin öteki yüzünü de gördük bir kez daha.. Darbeye darbe, darbeciye darbeci diyemediler. Nobel barış ödülü verdikleri birini götürüp, bir cuntacıya danışman yaptılar. Adam yer yarıldı yerin içine girdi sanki, utancından. Olmadı, İngiliz sol-liberal bir adamı, Tony Blair’i getirip Sisi’ye danışman yaptılar. O da dayanamadı..
Yetmedi darbeci, terörist Gülen’i himaye etmeye devam ediyorlar, yeni darbe, suikast planı yapsın diye herhalde..
Yıllardır PKK’ya destek verdikleri yetmedi, şimdi de PYD’yi destekliyorlar.. Suriye’de Marksist bir terör örgütünün karargahına Amerikan bayrağı çekiyorlar, Amerikan askeri, Marksist bir terör örgütünün armasını takıyor koluna.. Amerika’nın düştüğü hale bakın! Şu PKK’lı Marksistlerin antiemperyalizm mücadelesi dedikleri mücadelede geldikleri yere bakın.
Obama’nın gidişi hiç de iyi olmayacak.
Seçimlere kadar bölge diken üstünde olacak. Seçimde kim kazanırsa kazansın çok az bir farkla kazanacak. Bundan sonra ABD’ye huzur yok. Eyaletlerde sıkıntı başlayacak. Amerikan temsilciler meclisi ve senatosundaki 2’li sistem artık toplumsal talepleri karşılayamayacak..
Öyle Demokratlar ve Cumhuriyetlerden ibaret değil artık toplum. Globalistler de var. Göçmenler daha katılımcı, daha şeffaf, daha çoğulcu bir düzen istiyor.. Refahın topluma yayılması gerektiğini söylüyor.. Yani Amerikan kamuoyu giderek daha liberal-sol çizgiye kayarken, sermaye, siyaset, finans dünyası başka telden çalıyor..
Artık internet var. Bilgi tekeli kırıldı.. Globalizm ve lokalizm arasında bir denge noktası bulmak sanıldığı kadar kolay olmayacak. Fay hattı çatırdıyor..
Hepsinden önemlisi aile dağılıyor ve yeni nesil savruk bir nesil.. Tatminsiz, mutsuz ve hedonist.
19.YY sonunda, savaş yıllarında, kapitalizm, komünizm ve faşizmin gölgesinde oluşan kavram ve kurumlarla 21.YY’ı açıklamak mümkün değil. 1. ve 2. Dünya savaşı sonunda oluşturulan uluslararası düzen ne barışı koruyabiliyor ve ne de toplumsal refah ve gelişmeyi garanti ediyor. Adalet olmadığı gibi, barış da yok. Adalet ve barış olmayınca özgürlüklerin garanti altına alınması mümkün olmayacaktır.
Bugün yaşanan kriz kapitalizmin krizidir.. Kapitalizm çöküşten kurtulmak için İslam dünyasını ele geçirmesi gerekiyordu.. Gülen bu projenin teolojik ve sosyolojik arka planını oluşturacaktı. AK Parti’den istenen Türkiye’yi bu projenin pilot ülkesi yapması ve Türkiye’nin bu çerçevede bir sıçrama tahtası olarak kullanılması idi. BOP, bu işin askeri ve stratejik ayağını oluşturacaktı ama olmadı. “One minute”, Mavi Marmara, Rabia, derken dünya 5’den büyüktür, Suriye, Lozan tartışmaları ile ipler kopma noktasına geldi.
15 Temmuz tam anlamı ile bir kırılma noktası oldu. Aslında ipler Gül’ün Cumhurbaşkanı olması ile koptu. Senaryoya göre Baykal Cumhurbaşkanı olacaktı ama olmadı..
Arap dünyasındaki çatışmalar, BOP’un çökmesi ile başladı. BOP çerçevesinde ilk etapta 22 ülkenin rejim, sınır ve iktidar yapıları değiştirilecekti aslında.. BOP çöküp, AK Parti farklı bir çizgiye kayınca, batı; demokrasi, özgürlük söylemini bırakıp, eski rejim yanlısı diktatoryal yapılarla işbirliğine yöneldi. Halkın direnişi karşısında ise ülke içindeki farklı grubları silahlandırarak iç savaş çıkarma yoluna gittiler. Bugün bölgede yaşanan gerçek de budur.
PYD ya da DAEŞ, Husi ayaklanması, hangi terör örgütünden söz ederseniz edin, arkasında aynı güçleri, merkezleri göreceksiniz.
Batı entelijansiyası artık, demokrasi, insan hakları, hukuk devleti, çevrecilik, katılımcı, çoğulcu, şeffaf bir yönetimden söz etmiyor.. Terör örgütleri ve diktatörlük rejimlerinden yana kullanıyor tercihi.. Deşifre oldular, hatta suçüstü oldular.. Batı siyasası, Türkiye’yi örnek alarak kendi içindeki derin yapıları tasfiye etmeli. Batı Media’sı başkalarının gözünde çöp arama yerine önce kendi gözlerindeki merteği çıkarmalılar. Batı sermayesi başkalarının kanı, gözyaşı, acıları, çalınan alınterlerinden besleniyor.. Savaşlar, terörler ve darbeler, krizler, uluslararası sisteme rağmen değil, uluslararası sistemin desteğinde gerçekleşiyor..
Evet bu oyuna alet olan, bu yağmadan pay almak isteyen yerli aktörler de yok değil. Şeytanın varlığı elbette günah işlememizin bahanesi olamaz.. İşte bugün bu topraklardaki direnişe yön veren akıl bu akıl.
Şeytan demişken, ABD seçiminde Şeytanın ABD’deki genel sekreterliği için seçim yapılıyor olmasın sakın!.. Evet, her ikisi de yeryüzünde bir cennet ve sanki ebedi bir hayat vaad ediyorlar. “Biz ıslah edicileriz” diyorlar. İyi bilin ki, onlar bozguncuların tâ kendileridir.. Clinton’ın da Trump’ın da canı cehenneme! Onların bir planı varsa Allah’ın da bir hükmü vardır. Galib olacak olan O’dur O! Bize hayır gibi gelende şer, şer gibi gelende O hayır murat etmiş olabilir. Bu dünyada tartışıp durduğumuz şeylerin hakikati bir gün bize gösterilecek..
Sahi, birileri nasıl cennetin katlarına tırmanacak, ya da cehennemin derinliklerine yuvarlanacak. İşte böyle! İmtihan oluyoruz, tek gerçek bu. Zor imtihan şartları, büyük maddi ve manevi fırsatları da beraberinde getirir.. O zaman ne gam!. Hadi “Allah’a dayanın, sa’ye sarılın, hikmete ram olun”. Selâm ve dua ile.